BİR MİLLETVEKİLİNİN ANILARI (7)

BİR MİLLETVEKİLİNİN ANILARI (7)

BİR MİLLETVEKİLİNİN ANILARI (7)

“İşyerime Saldırı”
“Anılar”ın bu başlık altındaki bölümü de çok düşündürücü ve ibret vericidir. 1970’li yıllarda siyasi bahanelerle yapılan saldırılar, ülkemizin her tarafına yayılmıştı. Atalarının kan ve canları pahasına kazandığı hür ve bağımsız bir vatanın çocukları, iç ve dış çıkar odaklarının tezgâhına getirilip siyasi ihtirasların yörüngesinde, demokrasi kültürüyle taban tabana zıt eylemlerle nasıl kamplara bölünmüş ve birbirleriyle solcu-sağcı, alevi-sunni diye nasıl vuruşturulmuş… Bunu bugün daha iyi anlıyoruz. Ancak anlamak yetmiyor. Çünkü bugün dahi, geçtiğimiz 90’lı yıllarda ve 2000’e (1) kala, iç ve dış çıkar tezgâhları acımasız senaryolarla kurgulanmıştır.
Bu senaryolardan bir tanesi olan ‘bölücü terör’ 1980’li yıllardan beri sahneye konmuştur. Avrupa ve İran destekli, iç politik ihtiraslar ve cehaletle de körüklenen irtica, sahneye konmuş bir başka senaryodur. Laik-antilaik, inanan-inanmayan, alevi-sunni gibi yapay ayırımcı zorlamalar da ‘irtica senaryosu’nun değişik oyunları olarak, zaman zaman ve yer yer sahneye sürülmektedir. Halk yığınları böylesi yapay çatışma konularıyla meşgul edilirken, malı götürenler götürmekte, iç ve dış soygun bütün hızıyla sürmektedir. A.B.D. ise Türkiye’ye ve Ortadoğu’nun diğer ülkelerine karşı kendi dış politik senaryolarını uygulamaktadır.
Bir uzman makalesinden aldığımız şu satırlar önemlidir: “(…) O kadar ki, Ortadoğu’da yeniden ayağa kalkmış olan Türkiye’nin önce ‘öğrenci terörizmi’ arkasından ‘düşük yoğunluklu bir savaş’ ve nihayet ‘din ağırlıklı eylemci bir muhalefet’ le hırpalanıp zayıf düşürülmesi gündeme alınmıştır. Bu muhalefetlere, ABD elbette ‘desteğini’ eksik etmeyecekti.”
Nitekim ABD, o tür bir muhalefete desteğini eksik etmediğini çok yakın bir tarihte göstermiştir. T.C. Anayasası’na ve başta laik sistem olmak üzere Cumhuriyetin ilke ve devrimlerine karşıt tutum ve eylemlerinden dolayı yargılanıp kapatılan bir siyasi parti ve bu partinin mahkûm olan bazı sivri isimlerini koruyucu demeçler ve tavırlar sergileyen ABD Hükümeti, bunu demokrasi aşkından ötürü yapıyor olamazdı. Bunu, kendi çıkarlarına dayalı Ortadoğu politikası gereğince yapıyordu.
1970’lı yılların anarşi ve terörü, 12 EYLÜL 1980’de T.S.K’nın yönetime el koymasıyla bıçak gibi kesilmiş, sağlanan huzur ve güven ortamı ancak dört yıl sürebilmiştir. Ekonomik yetersizlik ve dengesizlik, sosyal ve kültürel boyutlu iç çatışmalar, 80 yıldan beri gerçek ATATÜRKÇÜ felsefeye ve devrimlere sırtını dönerek karşı devrimci cephelerin oluşmasına bilerek ve bilmeyerek hizmet eden siyasi partiler, politikacılar ve sözde liderler, dış kışkırtmalar, emperyalist oyunlar, sonuçta bugünkü tabloyu meydana getirmiştir.
Gerçek demokrasilerde doğal gerçeklik olan ‘solculuk’ ve ‘sağcılık’ kavramları, siyasi yelpazedeki yerini alan sol ve sağ partiler ve görüşler bizim ülkede, garip düşmanlıklara, saçma sapan kavgalara yol açabilmiştir.
15 ŞUBAT 1975, Tokat’ta TÖB-DER toplantısının sağcı militanlarca basıldığı gün, birtakım sağcı saldırgan gruplar, başta CHP İl Başkanı Avukat Metin SOMUNCU’nun ve CHP İl Yönetim Kurulu üyesi Avukat Ömer DEDEOĞLU’nun büroları olmak üzere, CHP’lilere ait 29 işyerinin camlarını kırmış, bir kısmını da yağmalamıştı. Avukat Ömer Dedeoğlu, bürosunun önünde saldırgan gruba dönüp, ‘Ben sizi tanımıyorum, benimle bir alıp veremediğiniz mi var?” diye sorduğunda, içlerinden biri saldırgan bir tavırla; ‘Daha solculara çok şey yapacağız’ diyebilmiştir.
Bu toplum, geçmişine ve bugünkü hallerine ibretle bakıp, kendi ayıplarıyla yüzleşme erdemini gösterebilmelidir.
Devam edecek. Hoşça kalın…

10 OCAK TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir