“BİR TEBESSÜM DE Mİ YOK?”
Resulullah (S.A.V.) bir gün sahabe ile sohbetinde zekât konusu anlatmış. Sahabenin birçoğu da fikir beyan etmiş. Hatta konu enine boyuna tartışılmış. Sahabe meclislerinde “meşveret” esas olduğu için, konuların tartışılması da doğal kabul edilirdi. O gün söze karışmayan bir sahabe, meclis dağılınca Hz. Muhammed’in yanına gelip yavaşça şöyle demiş;
“-Ya verecek hiçbir şeyim yok ise?.”
Hz. Muhammed cevap vermiş:
“- Bir tebessümün de mi yok?!”
Sorunun cevabı, bir Peygamber’e yakışacak kadar muhteşem.
Bu cevabı biraz genişletirsek;
“Tebessümün de mi yok?” un yanına “Selamın da mı yok?” “Sevgin de mi yok?”, “tatlı bir sözün de mi yok?” gibi ifadeleri de ilave edebiliriz. Peygamberin cevabı bunlar da olabilirdi. Ama, “tebessümün de mi yok?” ifadesi galiba en güzeli.
Hani bir ziyarette bize; “Ne ikram edelim?” diye sorulunca, “tatlı dil güler yüz yeter” veya “Sizin güler yüzünüz yeter” deriz ya. İşte öyle bir şey. Hele hele günümüzde, toplum olarak, tatlı dil-güler yüze bayağı hasret kaldık. Şimdi diyeceksiniz ki; “bu enflasyon, şu terör ve trafik insanda güler yüz mü bırakıyor?” Doğru. Gerçekten işimiz zor, zor da o belalarla mücadele etmek için de moral gücüne ihtiyacımız var.
Hepimizin, ama hepimizin, çoktandır unuttuğumuz tebessüm etmeyi, hiç olmazsa arasıra hatırlasak çok iyi olacak. Adeta öfkesi burnunda bir toplum olduk. Ancak unutmayalım ki, keskin sirkenin zararı kendi küpünedir. Ve turşu satan suratlardan bal damlamaz. Asık suratlarla nereye gidiyoruz öyle? Çarşıda pazarda asık surat… Camiye giderken asık surat, çıkarken asık surat.. Aile içinde bile öyle pek güleryüzlü değiliz. Düğünde dernekte bile gülmesini unutmuşuz.
Tebessüm, hoşgörünün de anahtarıdır. Tebessümlerin, güleryüzlü insanların olmadığı veya zor bulunduğu toplumlarda gönüller fakirleşir. Çölleşen mekânlarda güller açmaz, devedikenleri biter. Güleryüz ve tatlı söz bitmeyen sermayedir.
Tebessüm ederek hoşça kalın diyorum…
14 AĞUSTOS – TOKAT GAZETESİ