CUMHURİYET ÇOK YAŞA!
“Ya ya şa şa
CUMHURİYET CUMHURİYET çok yaşa!”
Bağrış çağrışlarıyla ellerinde ayyıldızlı albayraklarla yürüyen can çocuklar. Gün fidanlar… Büyük ATA’nın “en büyük eserim” dediği, “… biz kurduk, siz yücelteceksiniz” sözüyle güvendiği, korunmasını ve savunulmasını birinci görev olarak emanet ettiği CUMHURİYET’in altın çocukları ve civanları… Yükselen genç nesiller…
Bugün 77. yıldönümünü, “Kurtuluş” ve “Kurtuluş” un destani tarihinden güç alarak, parlak bir gelecek için yetişen çocuklarımız ve gençlerimizin coşkulu duygularıyla, yediden yetmişe hep birlikte kutladığımız CUMHURİYET, yaşasın elbette, yaşasın!… Hem de sonsuza dek…
Bugünleri ve Cumhuriyet’i iyi anlayabilmek, olan bitenin bilincine iyi varabilmek için, 77 yıl öncesinde de daha öncelere, tarihsel gerçeklere bakmak gerekir.
“TÜRKİYE, 1918-1924 yılları arasında bir siyasal devrim yaşadı. Bu büyük dönüşüm iki aşamadan oluşur.
Birinci aşama kurtuluş dönemi içinde yaşandı. 1918 sonlarında ve Mondros ertesinde başlayan milli mücadele, askeri zafer (1922) ve bunun diplomatik tescili olan Lozan’la (1923) taçlandırıldı. Bağımsızlık, bir siyasal devrim de demekti. Çünkü, emperyalist cepheye karşı ulusal iktidar ve bağımsızlık kazanılmış, büyük bir başarı sağlanmıştı. Bu büyük dönüşümün başlıca kurum ve organları, yerel kongre iktidarları, ulusal kongre iktidarı ve TBMM idi. Kurtuluş döneminin yönetici ve yönlendirici temel ilkesinin ise ulusal egemenlik kavramı olduğunu biliyoruz.
KURTULUŞ’tan sonra siyasal devrimin ikinci aşaması kendini gösterdi (1922-1924). Birinci dönemde siyasal devrimin okları dışa çevriliydi, emperyalizmi hedef almıştı. İkinci aşamada siyasal devrimin yönü içe çevrildi. Çöküş dönemini yaşayan Osmanlı saltanatını ve onun çürümüş temel kurumlarını ortadan kaldırmak ve yeni devleti, yeni ana kuruluşu pekiştirmekti ikinci büyük hedef.
İlk aşamada daha çok ulusal (antiemperyalist) boyutlar veren siyasal devrim, şimdi ikinci aşamasında demokratik nitelikler alacaktı. Bu oluşumun üç önemli kademesi vardır: Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin kaldırılması.”
Mustafa Kemal ATATÜRK, Kuva-yı Milliye’nin Başkomutanı ve yeni TÜRKİYE’nin sivil önderi olarak boşuna mı söylemişti. TÜRK GENÇLİĞİ’NE “Varlığının ve geleceğinin biricik temeli, bağımsızlık ve cumhuriyettir” diye. Ve bir öngörüde bulunmuştu: “Seni bu temelden mahrum etmek isteyecek dâhili ve harici bedhahların (kötücüllerin) olacaktır.”
Bu sözden sonra da bir ülkenin içine düşebileceği en kötü şartları sıralamış, en karanlık tabloyu çizmiş ve nihayet vasiyetini bildirmiştir:
“… İşte; bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifen Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.”
Bu vasiyetin anlamı şudur ki; şartlar ne olursa olsun, şimdi ve gelecekte, umutsuzluğa kapılmak, uyuşukluğa ve meskenete düşmek yoktur; mutlu bir geleceği kucaklamak vardır.
Bütün engelleri yılmadan çalışarak aşmak ve çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkmak vardır.
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!…
29 EKİM TOKAT GAZETESİ