DEMİRYOLLARIMIZ (2)
1950’den sonra demiryollarını ihmal ettik de, sanki karayollarında harikalar mı yarattık? Uluslararası standartlarda otoban yollar mı yaptık? Karayollarımızın hali de işte ortada. Trafik kazalarında dünya birincisi olurken, bu felaket sadece ve sadece sürücü hatalarından ileri geliyor olamaz.
Demiryollarını ihmal etmenin cezasını çok acı bir şekilde çektik, halen de çekmekteyiz.
Yılda 8-10 bin “ölü, 40-50 bin yaralı, sönen ocakları ve sakat kalan insanlar… Ve trilyonlarca liralık maddi zararlar… Kamyonların, akaryakıt tankerlerinin, otobüslerin, otomobil ve minibüslerin ve hatta traktörlerin delicesine yol aldığı, bazen de birbirleriyle yarış veya sürat denemesi yaptıkları bir karayolları ülkesiyiz.
1950’den sonra birdenbire değişen yol politikamız, tesadüfen veya ince bir hesapla mı şekillenmişti? Ne o, ne de bu. Yabancı petrol şirketlerinin ve yine yabancı otomotiv firmalarının teşkil ettiği lobilerin etkisiyle şekillenmişti. Uluslararası sermaye, kredi musluklarını Türkiye için açmıştı. Üretmeden tüketmeyi de o yıllarda öğrenmiştik. Tabii ki bu hovardalığın bir bedeli olacaktı. Nitekim enflasyon denilen ekonomik hastalığı da ilkin o yıllarda yakalanmıştık.
Demiryolculuğumuzun gelişim programları da yine o yıllarda rafa kaldırılmıştı. Oysa demiryolculuğumuz kendi kendine yeter hale gelmişti. TCDD’na bağlı KİT’ler yük vagonu, yolcu vagonu, hatta lokomotif üretiyordu.
Bunların hepsi rölantiye alındı. Varsa yoksa karayolculuk başladı. Onu da doğru-dürüst beceremedik. Karayolları elbette gerekliydi ama, bir tankerler ve kamyoncular cumhuriyeti olacak kadar değil. Otobüsler elbette lazımdı ama, bin-ikibin km’lik uzak mesafelere yolcu taşıyacak kadar değil. Bırakın otobüs, minibüsle hatta kamyonla bile insan taşınıyor bu ülkede. İnsanlarımız basit bir eşya veya hayvan gibi kamyonla, hatta traktör römorklarıyla şehirlerarası yollarda taşınıyor da nice faicalar yaşanıyor bu ülkede…
Devam edecek. Hoşça kalın…
25 OCAK – TOKAT GAZETESİ