DEMOKRASİ VE SİSTEM (23)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (23)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (23)

Yakın tarih turumuzda şimdi geldik CUMHURİYET durağına. Milletlerin tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Büyük Önder ATATÜRK ve birkaç arkadaşının teklifi üzerine TBMM tarafından kabul edilen CUMHURİYET 29 EKİM 1923’de ilan edildi. Aynı gün TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, oya katılan 158 milletvekilinin oybirliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. 30 EKİM 1923’de Malatya Milletvekili İsmet Paşa, ‘Başvekil’ unvanıyla ilk Cumhuriyet Hükümetini kurdu.
CUMHURİYET durağına kolay gelinmedi. ATATÜRK, bir gece rüyasında Cumhuriyet görüp, ertesi gün bunu ilan etmedi. Padişahlıktan (600 yıl sürmüş bir monarşi) Cumhuriyet’e geçebilmek için bir geçiş dönemi yaşandı. Bu dönemde iki düşünce ve görüş, birbiriyle sürekli olarak çarpıştı. O düşüncelerden biri padişahlığın ve tabii ki Halifeliğin sürdürülmesi idi. Bu düşünceyi tutanlar belli idi. Öteki düşünce padişahlığa son vererek Cumhuriyet yönetimini kurmaktı. Bu düşüncenin sahipleri ise başta ATATÜRK olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komutanları ve ikinci Meşrutiyet’in devrimci çizgisinden gelen sivil aydınları ile iyi, doğru ve güzel olan her yeniliği ve değişimi kabullenen sağduyulu TÜRK HALKI idi.
Tanzimat Fermanı ile başlayıp 1. ve 2. Meşrutiyet dönemlerinde yoğun bir şekilde süren değişim rüzgârlarına karşın, padişahlığın, saltanat ve hilafetin devamından yana olan (alışkanlıkları veya çıkarları gereği) kişi ve gruplar, Milli Mücadele’den sonra bile, meşruti bir sistem içerisinde padişahlığın da, saltanat ve hilafetin de devamını istiyorlardı. Bunların başını Meclis’de Rauf Bey, İstanbul’da padişahçı ve hilafetçi basın, bir kısım din uleması ile içerde ve dışarda Türkiye’nin düşmanları çekiyordu.
MİLLİ MÜCADELE, başka bir deyimle TÜRK İSTİKLAL SAVAŞI ve TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI, öz ve biçim bakımdan bir ihtilal niteliğindedir. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yürütülen bu hareket, bir yandan emperyalizme karşı bir başkaldırma olduğu gibi, öte yandan Osmanlı saltanatına karşı bir ihtilal karakterini taşımaktadır. Çünkü bu hareket (Kuva-yı Milliye), sonuç bakımından hem emperyalizmin TÜRKİYE üzerindeki oyunlarını bozmuş, Türk ulusunu bağımsızlığa kavuşturmuştur; hem de Türkiye’ye hakim olan teokratik rejimi yıkarak laik bir cumhuriyet kurmuştur.
Bu bakımdan, bütün ihtilallerde olduğu gibi ANADOLU ihtilalinde de bir takım karşı ihtilal hareketleri “isyan” olarak açıklanmıştır. Milli mücadelenin başlangıç zamanından, hemen hemen 1920 sonlarına kadar birçok isyan hareketi meydana gelmiştir. Bunların bir kısmı nedenleri ve etki alanı itibariyle fazla önemsenmeyecek olaylardır. Fakat birkaç olay var ki, bunlar ulusal kurtuluş savaşını büyük ölçüde tehlikeye sokacak bir nitelik göstermektedir. Örneğin, ANZAVUR OLAYI, bunlardan biri ve belki de en önemlisidir.
Devam edecek. Hoşça kalın…

11 EYLÜL TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir