DEMOKRASİ VE SİSTEM (3)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (3)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (3)

DEMOKRASİ’nin erdemleriyle DİNLER’in ahlak ilkeleri genelde örtüşmekle beraber, politik egemenliğin kaynağı ve kanun koyuculuk bakımından demokrasi ve din kavramları birbiriyle örtüşmeyen apayrı alanları temsil ederler.
Semavi dinlere göre kaniat (evren), ‘kadir-i mutlak’ olan, yetkin ve değişmez iradesiyle bütün yarattıkları bağlayan bir Tanrı tarafından yaratılmıştır. “Kadir-i mutlak”; yani mutlak erk, kayıtsız-şartsız kudret. Bundan dolayıdır ki, bir kişinin isteğine bağlı yönetim biçimi olan mutlakiyet idaresi (monarşik rejim), siyasi güç kaynağını dine ve Tanrı’ya dayandırır. Topluma değil, Tanrı’ya karşı sorumludur.
Demokratik rejimlere geçilinceye kadar geçen zamanlar boyunca siyasi gücü Batı’da KİLİSE, Doğu’da HİLAFET temsil ediyordu. Kilise ve Hilafet ilahi kaynaktan güç almakla beraber, bu gücü kullanım biçimleri biraz farklı idi. Kilise sahip olduğu güç adına, kral ve imparatorları emanetçi kabul ediyor, hilafeti temsil eden hükümdarlar ise ilahi gücü doğrudan kullanıyordu.
Kilise, bütün ortaçağ boyunca imparator ve krallara taç giydirmiş, kızınca “aforoz” etmiş, tacını tahtını geri almıştı. Kilise çok zengin ve güçlüydü; istediği cennetlik, istemediği cehennemlikti. Cennet’e anahtar ve tapu satarak gücüne güç katıyordu. Kilise’nin içinde zamanla “katolik”, “protestan”, “ortodoks” mezheplere mensup toplumlar arasında yer-yer, ülke-ülke yıllar süren savaşlar olmuştu. Ortaçağ kapanıp Yeniçağa girilmesinden sonra protestan aydınların önderliğinde başlayan, daha sonraları yeni yeni felsefi akımlarla sürdürülen mücadele sonunda Kilise’nin siyasi nüfuzu kırılmış, böylece laik toplum ve laik devlet düzenlerine geçilmişti.
İslamiyette durum biraz farklıydı. Hz. Muhammed’in kurduğu ilk İslam devletinde ve kendisinden sonraki dört Halife evrinde “meşveret” ilkesi benimsenmişti. Resul-i Ekrem, birçok devlet işinde eshab-ı kiramiyle meşveret edip onların reyini sordu. Bir konu hakkında fikir alma, danışma demek olan ‘meşveret’ kelimesi, ‘şura’ kökünden gelir. Meşveret ve Şura (meclis) bir Kur’an emridir. Ancak, halifenin devlet işlerini görüşeceği şura, divan gibi kurullar, gerçekte halifenin yetkilerini kısıtlamaz, çünkü Allah’a karşı sorumlu olan yalnız halifedir.
Devam edecek. Hoşça kalın…

DÜZELTME:
“Demokrasi ve Sistem” başlıklı dizi yazımızın 2. bölümünün üçüncü paragrafında geçen “en eski şekliyle Magna Carta, 1915’te bir grup asi baronun…” cümlesindeki “1915” tarihini “1215” olarak düzeltir, dizim yanlışından dolayı özür dileriz.

18 AĞUSTOS TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir