DEMOKRASİ VE SİSTEM (37)
“Ne ekersek onu biçeriz”, “Rüzgâr eken fırtına biçer.”
Ülkemizdeki olup bitenlere şöyle bir bakıp düşündüğümüzde geçmişten ders almadığımız sonucu çıkmaktadır. Genel kanı şu ki, birey olarak da, toplum olarak da yeterli düzeyde bir tarih bilincine sahip değiliz. Eğer yeterli düzeyde tarih bilincine sahip olsaydık geçmişten ders almasını öğrenirdik. Oysa değil ders almak, tam tersi ders almamayı inatla sürdürmeyi marifet sanıyoruz.
Bu dizi-yazımızda geçmişe, özellikle yakın tarihimize göndermeler yaparak, oradan çarpıcı kesitler alarak bazı noktalara varmayı hedefledik. Yani, bir ders alma noktasına gelmeyi düşündük.
Aslında hem birey, hem toplum, hem de çeşitli kurum ve kuruluşların yöneticileri olarak özeleştiri yapmasını, geçmişten günümüze ve geleceğe uzanan köprüler kurmasını bilmeliydik. Bunun için geçmişimizi, tarihimizi iyi bilmek zorundaydık.
Hele hele ATATÜRK neler yapmış, neler demiş? Türkiye’ye bıraktığı maddi ve manevi miras nedir? Bunları iyice bilmeden, anlamadan nereye varacağımızı sanıyoruz? İşte vardığımız nokta ortada! TÜRKİYE herşeye rağmen, bölücü teröre rağmen, cumhuriyet ve laik düzen karşıtı şeriatçı akımlara rağmen, mafyacı siyaset ilişkileriyle beslenen vurgun, soygun ve talana rağmen yerinde saymıyor; her alanda değilse bile birçok alanda kalkınıp geliştiği de söylenebilir. Elbette artılarımız çok; ama şu durumda eksilerimiz belki daha çok.
DEMOKRASİ ve SİSTEM düzleminde, hukuksal, sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamdaki her şey birbiriyle ilişkili, ilintili ve birbirini bütünleyici durumdadır.
Kültürel devrimin tamamlanmadığı, Atatürkçü çizgiden gitgide uzaklaşıldığı, ekonomik ve sosyal dengelerin alt-üst olduğu bir ülkede demokrasinin tabana yayılmasını beklemek, sistemin kurumlaşmasını ummak aşırı hayalcilik olurdu.
ATATÜRK, “Dünyada herşey için, maddiyat için maneviyat için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.” diye boşuna mı söylemişti?
Yine ATATÜRK, “Bir milletin doğrudan doğruya hayatı, yükselmesi veya düşkünlüğüyle ilgili olan en önemli faktör, EKONOMİ’dir” derken boşuna mı konuşmuştu.
Devam edecek. Hoşça kalın…
27 EYLÜL TOKAT GAZETESİ