By DEMOKRASİ VE SİSTEM (41)
“At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın.”
“At, adımına göre değil, adamına göre yürür.”
Birinci atasözünün değişik iki anlamı var: 1. Her şey, onu gereği gibi kullanmasını, ondan yararlanmasını bilene yakışır. 2. Kendisinden yararlanılan şey kimin elindeyse, onun sayılır.
İkinci atasözü ise şu anlamı taşıyor: Bir işin gidişi, iş başındakinin bilgisine, çabasına tutumuna göre değişir.
Bizim demokratik sistemi, atasözlerindeki ata benzetirsek yöneticilerimiz de atın binicileri olacaktır. Mevcut sisteme, ister tek partili kendine özgü bir dönem, isterse bir tarihten sonraki çok partili dönem olarak bakalım, sistemin anayasası ve yasalarında ne vurgun, talan ve yalana, ne devlet bankalarından kredi yağmasına, ne KİT’lerin partizanların arpalığı yapılmasına, ne din istismarına, ne bölücülüğe yol veren veya bunları hoş gören hüküm vardır!.
Cumhuriyet rejimi, ATATÜRK ve İNÖNÜ devirlerinde, bölücülere, din istismarcılarına, yolsuzluk yapmak isteyen anaforculara iç ve dış kötücüllere fırsat ve geçit vermeden milliyetçi, devrimci, laik ve halkçı çizgisinden sapmadan ve ödün vermeden hassas bir saat gibi tıkır tıkır işliyordu da, bu saat ne oldu da 1950’den sonra teklemeye, geri kalmaya başladı; nihayet 27 MAYIS 1960’da tamamen durdu. Bu duran saati söktük, parça değiştirdik, kurduk ve tekrar çalıştırdık. 12 MART 1971 ve 12 EYLÜL 1980 tarihlerinde de aynı şeyler oldu, bozulmuş saatleri yeniden kurduk. Son olarak 28 ŞUBAT 1997’de geri kalmakta olan saatimize ince ayar yapmak zorunda kaldık.
Elbette dünya durmaksızın değişiyor, Türkiye de değişiyor. Elbette gün geliyor, mevcut sistemin bazı çarkları yıpranıyor, çatlıyor, hatta kırılıyor. Bunları onarmak, ayarlamak ve değiştirmek gerekiyor. Bu doğrudur; ama bunu yapma göreviyle birinci derecede sorumlu olan ‘seçilmişler’in öncelikle kendilerini değiştirmeleri gerekmiyor mu ?
Devam edecek. Hoşça kalın.
2 EKİM TOKAT GAZETESİ
