DEMOKRASİ VE SİSTEM (52)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (52)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (52)

11 EKİM 1998 Pazar günü İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Kayseri, Sivas, Samsun, Elazığ, Gaziantep, Kırıkkale, Erzurum, Van başta olmak üzere üniversitesi olan daha başka şehirlerimizi de kapsamına alan “Türbana özgürlük” mitingleri, arkasında birçok soru işaretleri bırakarak sona erdi. Yanıt bekleyen, düşündürücü sorulardı bunlar.
Bizim ülkedeki sosyal olayların mahiyetini çözmek, öle sanıldığı kadar zor olmasa gerek. Biz hem doğulu, hem de batılıydık. Ama nasıl doğulu ve nasıl batılı? Veya ne kadar batılı, ne kadar doğulu? Bunun gibi veya buna benzer soruları yanıt arayan birçok kitap ve sayısız makalenin yazılıp çizildiği doğrudur da, bunlardan acaba birey ve toplum olarak ne oranda yararlanabildik? İşte burası meçhul. Ne tür kitaplar, ne oranda okunuyordu? Bu ülkede vazgeçtik kitaptan, gazete ve dergi sayfalarında yayınlanan çeşitli türden makale okuyan insanımız, okur-yazar nüfusumuzun yüzde kaçıydı acaba?
Cumhuriyetimizin 75. yılında Üniversite mezunu %5’i, Lise muzunu %20’yi henüz aşamamış ve nüfusun %25’i hala ABECE’yi dahi bilmiyor ve bunun da beşte dördünü kadınlar oluşturuyorsa; 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimden önce 5 yıllık zorunlu eğitimi bitiren erkek çocuklarının ancak üçte ikisi, kız çocuklarının da üçte biri ortaokula gidebilmiş, okutulmayan kız çocukları da genellikle 10-11 yaşlarında Kur’an kurslarına verilip başları kapatılmışsa; bu kez, üç yıllık bir farkla aynı şeyler olacaksa; yıllar yılı Kur’anın Türkçe anlamını öğretmeyip Arapça okumaya zorlanan çocuklarımız, ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?’ ayet-i kerimesiyle zıt konuma düşürülmüşse… Ve işte böyle böyle, ülkede okumayan, yazmayan, düşünmeyen, sorgulamayan; okuyup yazanları da doğru-dürüst uzmanlaşamayan, fazla üretken olamayan insan yığınları oluşmuşsa… 1950’den sonra Köy Enstitüleri kapatılmışsa; ATATÜRK’ün 23 NİSAN 1920 den itibaren başlattığı devrim süreci, aydınlanma ve dengeli kalkınmanın tekerine taş konmuşsa, yalan ve talan politikalarıyla sosyal dengeler altüst edilmişse; Devlete karşı ödevlerini (vergi, askerlik vb.) yerine getiren, üretim yapan, yıllarca çalışıp çabalayan emekçi halk, müzmin enflasyon karşısında yenik düşüp umutlarını yitirmekteyse…
11 EKİM 1998 Türkiye tablosuna fazla şaşmamak lazım. Gerçi günlerdir tahrik edilen, sokaklara dökülmek istenen halk kitleleri, herşeye rağmen, devletin dış politikadaki şu hassas döneminde sağduyulu davranmasını bilmiştir. Ancak, devletle çatışmayı göze almış bir kitlesel eylem, çok büyük kalabalıklar toplayabildiği söylenemese de, Devlet izin vermediği halde, mitingin senaryosunu yazıp oyunu perde arkasından yönetenler, yurt çapında ikiyüz bin insanı eyleme sevk etmeyi becerebilmiştir.
Bundan sonra ne olur? Eylemin siyasi boyutları var. Türban direnişi bundan böyle de sürer mi?
Devam edecek. Hoşça kalın…

15 EKİM TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir