DÜRÜST, SOYLU VE ERDEMLİ

DÜRÜST, SOYLU VE ERDEMLİ

DÜRÜST, SOYLU VE ERDEMLİ

31 ARALIK 1997’de yaş haddinden emekliye ayrılacak olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, finiş çizgisine doğru son ataklarını yapıyor. Kendi kulvarında ipi en önde göğüsleyeceği de kesinleşmiş oluyor.
Sayın ÖZDEN, mesleğe veda günlerinde bile, görev çizgisinden bir milim sapma göstermiyor. Çünkü dürüstlük, ciddiyet ve disiplin, bugüne dek ödün vermeden bağlı olduğu ilkelerdir.
Adalet terazisine bir zerre hile katmadan, onu kendisine husumet cephesi kuranlara karşı da aynı doğrulukla kullanacağı güvenini veren bir yetenekle kullanıyor. Daha yalın bir ifadeyle dersek, düşmanlarına bile güven duygusu telkin ediyor.
Varacağı nokta, bir bitiş değil ÖZDEN için. Sadece yasal bir işlem. Bitiş değil, finiş çizgisine “sorunların konuşmakla çözümlenebileceğini, kavgaya gerek olmadığını” belirterek, “gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye bırakmalıyız” söylemiyle yaklaşıyor.
Toplumsal duyarsızlığın, sorumsuzluğun, kendisi bir yurtsever olarak kamçıladığını belirten ÖZDEN: “konuşması gerekenlerin sustuğu yerde kendisinin konuşmasının -gevezelik- olarak değerlendirildiğini” anlattı. Kendisini makamında ziyaret eden bir grup dernek üyesine bu sözleriyle adeta içini dökerken, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ne zaman Atatürkçülük, Atatürk, laiklik dediysem bana düşmanca saldırdılar. Demokrasilerde herkes özgürce fikrini ifade edecek. Ama bu kuralsızlık demek değildir. Biz demokrasiyi bir araç olarak değil, amaç olarak görüyoruz.”
Değerli hukuk adamı, hemşehrimiz Yekta Güngör ÖZDEN’in 23 Aralık 1997 tarihli gazetelerde yayınlanan bu konuşmasını devamı da alınacak nice ders ve ibret dolu.
Mesela başka ne diyor ÖZDEN?…Bana (hırsızlık yaptı, örtülü ödeneği kullandı) diyemiyorlar. Ne diyecekler… Hiç kimse kendisinin daha vatansever, daha inançlı olduğunu söyleyemez. Doğru bildiğim yolda yürüyorum….” diyor.
(Hırsızlık yaptı, yolsuzluk yaptı) diyemezler ama size de mutlaka bir kulp takan vicdansızlar çıkar sayın ÖZDEN? nitekim çıkmadı mı? bundan bir yıl kadar önce “…. Evinde çok kıymetli tablolar var, bunları nerden bulmuş, maaşla nasıl almış, kimler hediye etmiş?” şeklinde karaçalmalar o malum basında günlerce yayınlanmadı mı?
Bir zaman serbest avukatlık daha sonra da yıllarca en üst düzeyde devlet görevi yapmış Yekta Bey’in bugün tapulu bir evi yok, arabası yok, yazlığı yok, hatta bisikleti bile yok… Ama evinde birkaç tane kıymetli tablosu varmış! Aman Yarabbi,meğer bu ne büyük bir günahmış?!
Kendi cemaatlerinden olursa: yüzlerce kilo altının üzerinde oturanları, onlarca dairesi ve yazlıkları, son model Mercedes arabaları olanları sen esgeç ve pek doğal karşılar?. Ama Anayasa Mahkemesi Başkanı’na birkaç parça sanat eserini çok gör! Bu ne menem iştir böyle?.
Tabi bunun bir sebebi vardı: ÖZDEN’i tekerlerine taş koyan biri olarak görüyorlardı.
Biz burada bilvesile, Yekta ÖZDEN’in şahsında dürüst, soylu ve erdemli bir kişiliğin toplum katındaki değerini vurguladık sadece….
Hoşça kalın…

26 ARALIK – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir