EROZYON ALMIŞ GÖTÜRÜYOR (2)
Ülkemizde göllere, baraj göllerine, göletlere, nehirlere ve nehirlerden denizlere akan verimli toprağın miktarı, tam bir “kırmızı alarm” veriyor: Yılda 500 milyon ton. Bunun bir abartma olmadığını gözlerimizle, bir yağmur yağınca, derelerin ve ırmakların nasıl toprak aktığını görerek de anlıyoruz. Göletler ve baraj göllerimiz hızla taş ve toprakla dolmakta. Bu hızla giderse, 10-15 yıl, bilemediniz 20 yıl sonra göl ve göletlerimiz devreden çıkacak. Sonucunda bunlar için harcanmış trilyonlar güme gitmiş olacağı gibi, elektrik üretimi ve sulama etkinliklerinde de düşüşler görülecek.
İçimiz ürpererek, topyekün felaketimizin fotoğrafını şimdiden görür gibiyiz. Ve işin kötüsü, yıllardır enflasyona, trafik anarşisine, teröre nasıl alıştıysak erozyona da öylece alışmış haldeyiz. Kısaca verimli toprakların kaybı demek olan EROZYON, çevre sorunları için en tehlikelisi. Çünkü sele kaptırılan 1 santimlik toprağın oluşması için en yaz yüzyıl gerekiyor.
EROZYON, bir sürpriz değildi. Herkesin gözü önünde cereyan eden, ormansızlaşma ve yeşil örtünün kaybıyla birlikte sinsice gelişen ve ihmal, sorumsuzluk, vurdumduymazlık adına kesilen acı bir faturadır. Bu fatura öyle bir fatura ki açlık, yoksulluk, göç ve Afrika’da olduğu gibi kitleler halinde ölüm anlamına geliyor. Erozyon, ülkemizin olduğu kadar dünyanın da sorunu. Dünyada her yıl 6 milyon hektar verimli toprak çölleşiyor. 21 milyon hektar toprak ise verimsizleşiyor. 21 milyon hektar toprak, Türkiye’nin dörtte biri demektir.
Bir zaman sonra erozyon, açlığın yanısıra susuzluk olarak karşımıza çıkıyor. Bazı göller yavaş yavaş kururken, bazı ırmaklar da daha denize ulaşmadan kuruyor. İçme ve kullanma suyunun önemi gittikçe artıyor. Bugün dünyada milyonlarca aç ve susuz feryatları dünyanın en uzak köşelerinde yankılanıyor.
Erozyonun, büyük bir felaket olduğunu artık bilmeyen yok. Peki, erozyonla mücadele etmek için; başka bir ifadeyle göz göre göre gelen, gelen de değil, başlamış olan, sürmekte olan felakete karşı ne yapıyoruz?
Ne yaptığımıza ve ne yapacağımıza yarın bakarız.
Hoşça kalın…
8 TEMMUZ – TOKAT GAZETESİ