ESERİN SAHİBİ MİLLETTİR

ESERİN SAHİBİ MİLLETTİR

ESERİN SAHİBİ MİLLETTİR

Geçen gün basınımızda flaş bir haber çıkmıştı.
“Dünya Bankası’nın bir raporuna göre TÜRKİYE, ekonomik büyüme bakımından Dünya’nın yükselen on devi arasında sayılıyor.”
İyimser olmamız ve geleceğe umutla bakmamız için Dünya Bankası’nın raporu rastlayınca “Nasılsın, iyi misin?”in ardından hemen “Ne olacak bu memleketin hali?” deme alışkanlığımızdan yavaş yavaş vazgeçsek iyi olacak. Gerçi, siyasi belirsizlik devam ediyor. Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı berdevam. Terör yine can yakıyor. Trafik bir felaket. Bütün bu eksilere rağmen TÜRKİYE Ekonomisi büyüyor, sanayi ve ticaretimiz dışarda rekabet gücüne ulaşıyor.
Eğer Türkiye birçok alanda gerçekten güçlü bir devlet konumuna geçmekteyse, bu başarının sahibi yüce Türk Milleti’dir. Başarılarda, kalkınma hamlelerinde elbette, siyasi liderlerin, partiler ve milletvekillerinin de hissesi vardır.
Çünkü zaten onlar da milletin parçasıdır. Ancak siyaseten yapılan hizmeti gözlerde çok fazla büyüterek, bunu vatandaşın başına kakınç yapmak veya onu minnet altında bırakırcasına konuşmak doğru bir şey değildir. Devletin bütçesi de, vatandaşın emeği ve vergisi değil midir?
Elbette siyaset çok önemlidir; siyasi liderlik de öyle. Yanlış olan “herşeyi ben yaptım veya biz yaptık” edebiyatıdır. Hele hele “10 yılda yapılandan fazlasını biz 6 ayda yaptık” gibisinden desteksiz atışların çoğukez karavanaya gittiğini görülür. En iyisi, “eserin sahibi millettir” demek… Çünkü hayatta hiçbirşey hop diye birdenbire oluvermez. Her şey bir birikimin eseridir.
Bugün ülkemiz, (bugün dediysek, bundan son 6 ayı değil, son 20 yılı kastediyoruz) dışa açılmışsa, sanayi ve ticarette geliştiyse, ihracatının %60-70’i sanayi ürünleri ise, özel sektör Ortaasya Türk Cumhuriyetlerinde 6 milyar dolarlık yatırım yapmışsa; bütün bunlar 3-5 günde olacak işler midir?
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türk ekonomisinin lokomotifi olan KİT’ler (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) kurulmasıydı, SÜMERBANK’lar, ETİBANK’lar, M.K.E Kurumları, DEMİR-ÇELİK fabrikaları olmasaydı: TÜRKİYE devlet sektörü ve bilhassa özel sektörüyle bugünkü sanayi hamlesini başarabilir miydi?
Unutmamak gerekir ki bugünkü geldiğimiz noktada, ülke olarak elde edilmiş kazanımlar, 70 yıllık zaman içinde halkın büyük çoğunluğunun fedakarlığı ve alınterinin sonucudur. Hatta halkın bir kısmının da yoksullaşması pahasına sağlanmıştır. Ve bu süreç devam etmektedir. Artık eksileri de artılara dönüştürme zamanı gelmiştir. Artan milli gelirden herkes az-çok payına düşeni alabilmelidir.
Hoşça kalın…

22 NİSAN – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir