“GAZİ OSMANPAŞA VE DÖNEMİ SEMPOZYUMU”NDAN NOTLAR (1)
“Tokat, sempozyumlar, bilimsel toplantılar şehri oldu. Bu toplantılarda değerli bilim adamlarıyla haşir neşir olduk. 1988’de Melih Ahmet Gazi Sempozyumu’nu düzenleyeceğiz.” Böyle söylüyordu Valimiz Recep Yazıcıoğlu ve bunu derken gerçekçi tutumundan ödün vermiyordu: “Esas, olayı yaşayan halktır, mahalli halktır. Çok canlı, kaynaşan, gelişen bir kültür olayı yok. Bir çeşni olarak, adet yerini bulsun diye var. 1937-38 yıllarında burada yapılan kültür faaliyetlerini bugünle kıyas edersek o günlerin çok daha canlı olduğu kanısına varabiliriz.”
10-12 Eylül günleri Özel İdare Salonunda yine bir araya geldik bir sempozyumda. Bu sempozyum, Tokat’lı ünlü komutan, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa ve dönemini konu ediniyor.
Belediye Başkanımız Hüdayi Sayıbaş da şöyle diyordu: “Gazi Osman Paşa tarihe malolmuş bir Tokat’lı. Biz, onu yüzeysel biliyoruz. Hocalarımız derinlemesine anlatacaklar. Tokat, tarihle dolu bir şehirdir. Bu şehir, veliler, nebiler, bilginler, kahramanlarla doludur. İnşallah, Tokat’ı tüm dünyaya tanıtacağız.”
Sempozyumun açılışını Şeyhülislam İbni Kemal Araştırma Merkezi Müd. Prof. Dr. S. Hayri Bolay yaptı. Prof. Bolay, (Merkez) in ciddi ve ilmi bir kuruluş olarak adını Türkiye’ye duyurduğunu, ilim, fikir ve kültür hayatımıza çok büyük katkıları olacağını belirtirken, uzağa yönelik yüce bir gayret ile bu alakanın belirli zümrelere has kalmaması, halka malolması, bu kurumun kurumlaşması temennisi de dile getiriyordu.
Açılıştan sonra ilk oturum, Prof. Dr. Bedri Gürsoy’un başkanlığında başladı. Ziya Paşa’nın
“Diyar-i küfrü gezdim, hep kaşaneler gördüm, Dolaştım mülk-ü İslamı viraneler gördüm.”
terkib-i bendini söyleyen Prof. Gürsoy, “Medeniyet bir birikimdir. (Tokat Olayı) maddi ve manevidir. Bu olayı, bu heyecanı başlatan da değerli Valimizdir.” dedikten sonra eğitim ve kültür etkinliğinin çok karmaşık bir olay olup, üniversite duvarlarının ötesini aşıp yayınlarla, tarih bilincimizi artırarak, bilgiye değer yargıları katarak, hayatı destekleyerek işlevini tamamlayacağını özetledi. “Burada Gazi Osman Paşa ve dönemini izleyeceğiz. Avrupa’da o zaman adımız (Hasta Adam) dı. Bu hasta ölecek ve mirası paylaşılacaktı. İşte böyle bir dönemde G.O.P. ve Plevne Savunması, hasta adamın bir gün gelip kurtulacağını müjdeliyordu.”
1. Oturumda ilk konuşmacı Nazif Öztürk, G.O.P. döneminin sosyal hayatını anlattı. Arşivlere dayanarak Osmanlı toplumu yapısını belirleyen Nazif Öztürk, 18. yy.ın sarsıntılarını izleyen 19. yy.’da gayri milli ve gayri dini unsurların parçalanması ve gitgide Osmanlı Devleti’nden nasıl koptuğunu, 1839 yılı Gülhane Hattı Hümayunu ve1856 Tanzimat (Islahat) Fermanı dönemlerini (93 Harbi) yenilgisi ve Berlin Konferansı dönemlerine getirirken o zamanki basın faaliyetlerinden de örneklemeler yaptı.
İkinci konuşmacı Prof. Dr. Ercüment Kuran, “G.O.P. döneminde Türkiye’nin Avrupa’ya Bakışı” konusunu işledi. Prof. Kuran, biraz fazla konuşmak istediğini, 20 dakikalık süreyi 30 dakikaya çıkartacağını söyleyince, oturum başkanı Prof. Gürsoy, ilk nükteyi patlattı. “Konuşmanın hayırlısı az ve öz olanıdır.” Prof. Kuran da altta kalmayıp “Her zaman değil!” dedi. Prof. Kuran, Karlofça Anlaşması (1699) sonucu Osmanlı’nın ilk toprak kaybını, ilk batılılaşma sancısı “Lale Devri”ni, Kavalalı Mehmet Ali Paşa olayını, Mustafa Reşit Paşa’yı anlattıktan sonra 1884 yılına geldi. İşte burada Osmanlı maliyesinin iflas ettiğini, çünkü dış borçların faizini ödeyemez duruma düştüğünü belirterek günümüze de atıf yaptı: “Aynı hataların tekrar edilmemesi lazım. 16 milyarlık dış borcu 3.5 yılda 36 milyar dolara çıkartırsanız ve bir gün faizlerini ödeyemezseniz kapitülasyonlar tekrar gelir.”
Notlarımıza yarım devam etmek üzere
12 EYLÜL – SESİMİZ GAZETESİ