GDO’lu ÜRÜNLER ve DOĞAL DENGELER
Bu köşede elden geldiğince ‘gerçek gündem’e ilişkin konuları işlemeye çalışıyoruz. Ne var ki, ülkemizdeki olayların mahiyeti, seyri ve hızı o yönde ki; ‘kısır çekişme’ ya da ‘kısır döngü’ türünden ‘yapay’ gündemler, bir yanılsama ve yanıltmacalar zinciri halinde kamuoyunu meşgul edebiliyor ve böylesi bir ortamda nice ciddî konu, arada kaynayıp gidiyor. Örneğin ‘GDO’lu ürünler’ konusu; bundan üç beş ay önce birkaç gün gündemde kaldı, sonrası, yapay gündemlerin akıntısında gürültüye gitti.
Oysa o günlerde, ülkemiz ve insanımız için yaşamsal önemdeki ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı’ (GDO) ürünlerle ilgili yönetmelik tartışılıyordu. İki soruya yanıt aranıyordu. İlgili yönetmelik GDO’lu ürün girişini serbest mi bırakıyordu, yoksa girişi zorlaştırarak yasaklıyor muydu?
Yine o günlerde Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmeliğin piyasadaki boşluğu doldurmak için çıkarıldığını ve bir iki ay içinde konuyla ilgili Bİogüvenlik Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle her şeyin doğru zemine oturacağını söylemişti. Belirtilen sürede bu söz doğrulandı ve Biogüvenlik Yasası, 26 MART 2010 tarihinde resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Şimdi sorulmalı: Bugün doğru zeminde miyiz?
‘GDO’ Nedir? Genetiği Değiştirilmiş Organizma, genetik yapısına başka bir hayvan veya bitkinin genleri eklenmiş ya da bazı genleri çıkarılmış canlıdır. GDO teknolojisi ile örneğin, tarımsal ürünler dona, soğuğa karşı dayanıklı hale getirilebilir. Ya da üründe haşerelere karşı kullanılan ilaç, daha başından ürünün tohumuna konulabilir. Daha olgun, daha geç çürüyen, gübreye ihtiyaç duymayan ürünler yetiştirilebilir. Çilek kokulu domates gibi yeni ürünler ortaya çıkabilir.
GDO’lu ürünler konusu, küresel teknoloji boyutunda, uluslararası sözleşmeleri de gerektiren, olumlu/olumsuz birçok yönleri olan, sorgulanmaya açık, kuşkulu bir alan. İşin başında ve esasında ‘tabiata müdahele’ sözkonusu. Soru şudur: ‘Evrim’ ve ‘üretim’, doğal yollarla mı olmalı, yoksa dünyanın hızla çoğalan ihtiyaçlarını karşılamak için zorlanmalı mı?
Doğadaki dengenin bir hikmeti olduğuna göre; bilim ve teknoloji, bu dengenin bozulması riskini göze alabilir mi? Ve bu alanda ne ölçüde güvence verebilir/verebiliyor?!.
30 NİSAN TOKAT HABER GAZETESİ