GÖK-TÜRK ANITLARI (1)
( ORHUN ABİDELERİ )
Çarşamba günü, gazetemiz TOKAT’ın dünkü sayısında haber yaptığımız üzere, Üniversitemiz Şehir Kampüsü Salonunda bize göre çok önemli ve anlamlı bir konferans sunulmuştur. GOÜ Eğitim Fak. Öğr. Üyesi, Güzel Sanatlar Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kemal TÜRKER’in sunduğu konferansın konu başlığı “ORHUN ABİDELERİNİN ve ORHUN MEZAR KÜLLİYELERİNDEN ÇIKAN ESERLERİN SANAT YÖNÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ’ idi.
13 Temmuz 2002 tarihinde Devlet Bakanlığı’na bağlı TÜRK İŞBİRLİĞİ ve KALKINMA İDARESİ’nce (O tarihte ilgili Devlet Bakanı, milletvekilimiz Dr. Reşat DOĞRU idi.) oluşturulan ve MOĞOLİSTAN’a gönderilen 25 kişilik kazı-araştırma-inceleme ekibinde Yrd. Doç. Dr. (Ressam) Kemal TÜRKER de vardı. Pek tabii çeşitli üniversitelerden tarihçiler, dil uzmanları, türkolog ve arkeologlar da aynı ekibin içindeydi. Ekibin görevi, Türklerin anayurdu Orta Asya’da bulunan ve ORHUN KİTABELERİ olarak bilinen Türk tarihinin en eski ve en değerli kalıntıları olan BİLGE KAĞAN ve KÜL TİGİN külliyelerinden çıkan eserleri tarih, dil, sanat, türkoloji ve arkeoloji yönleriyle incelemek ve değerlendirmek idi. Gezi, 13 TEMMUZ’dan 23 AĞUSTOS’a 40 gün sürmüştü.
ORHUN KİTABELERİ’nin bulunduğu alan bugünkü MOĞOLİSTAN’ın başkenti Ulan-Bator’un 400 km. batısında, Karakorum’un (CENGİZ HAN’ın başkenti) 40 km. yakınında, ALTAY SIRADAĞLARI’nın kuzey bölgesi ve YENİSEY nehrinin çıkış havzası (ki, bütün bu bölge tarihte HUNLAR, UYGURLAR ve GÖKTÜRLER’in ortak yurdu olmuştur.) İçindeki ORHUN VADİSİ’ndedir.
İşte burası Türklerin anayurdu ORTAASYA’dır. Daha kapsamlı bir ifadeyle sınırları, doğuda Kingan dağlarından, batıda Hazar denizine, Kuzeyde Sibirya düzlüklerinden, güneyde Çin sınırına dayanır. Anayurtta atalarımızın yüzyıllar öncesinden bıraktığı, tarihe ışık tutan eserleri birebir görmenin ve tanımanın gururu ve coşkusuyla konuşan Kemal TÜRKER, konferansına genel tarih ve Türk tarihiyle ilgili yorumlarla giriş yapmıştı.
“Bugünü iyi anlamak için geçmişi öğrenmeğe, geleceğe emniyetle bakmak için de tarihi, özellikle milli tarihimizi iyi kavramaya çalışmalıyız. Zira “Milletler, dünya yüzündeki değerlerini milli tarihlerine verilen değer ölçüsünde kazanırlar” Tarihimizin karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini ve dünya kültüründeki önderliklerini, reddolunmaz ilmi belgelerle ortaya koymanın önemi, ilk kez bilinçli bir şekilde, ATATÜRK tarafından düşünülmüş, TÜRK TARİH KURUMU ve DİL-TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ bu maksatla kurulmuştur.”
31 MAYIS TOKAT GAZETESİ