İBRET VERİCİ OLAYLAR (2)

İBRET VERİCİ OLAYLAR (2)

İBRET VERİCİ OLAYLAR (2)

Şu son olayların hepimizi düşündürmesi gereken boyutları vardır.
Adalet Bakanı Şevket Kazan, malum baskını yaparak Fadime’yi Müslüm’ün elinden kurtaran polisler hakkında “ceza” tehdidini savunuyor. Görevini yapan polise ceza vermek ne mene iştir? Değil ceza, onlara ödül vermek gerekir. Devletçe aranan bir şahsı yakalayan polis, üstelik din sömürüsü yaparak kızları kullanan birtakım şebekelerin, din mafyasının ipliğini pazara çıkartmıştır. Çünkü o baskında Fadime Şahin kurtarılmasaydı, daha kim bilir ne kadar Fadime’nin başı yanacaktı? Şimdi hiç olmazsa toplumun, saf dindarların bir parça gözü açılmıştır. Bunu ne politikacı, ne siyasi partiler, ne Sayın Adalet Bakanı, ne yönetici değil, doğrudan doğruya Polis ve Medya sağlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içte ve dışta düşmanı azmış gibi; toplumda barışı ve huzuru dilemesi gerekirken, ülkede birlik ve dirliği savunmaları beklenirken, bazı sözde dini grup, cemaat veya tarikatların ve bunların başındaki sahte şeyh ve mürşitlerin İslamiyetin ruhuyla taban tabana zıt şekilde devlet düşmanlığı yapmaları da bir başka boyuttur.
Yani bu sahte tarikatçılar hem kel, hem foduldur. Hem insanları dini kisveyle maddi ve manevi sömürecekler, yani halka zulüm yapacaklar; hem de, Laik rejimin kitapsız, dinsiz olduğunu alaylı tavırlarla beyan ederek devleti bir numaralı zalim ilan edecekler. Laik Cumhuriyet’in dinsizlik, kitapsızlık değil; herkesin, bütün vatandaşların vicdan, ibadet ve inanç hürriyetlerinin koruyucu şemsiyesi olduğunu unutarak… Burda unutmak yok, buz gibi kasıt vardır.
Üçüncü boyut medya düşmanlığıdır. Haydi diyelim ki siyasi partiler ve siyasi liderlerin günlük siyaset icabı, zaman zaman yerli-yersiz Medyayı suçlamaları doğaldır. Medya onları tenkid ediyor, bazen kıyasıya eleştiriyor, onlar da dönüp medyaya yükleniyor. Hatta hakkında sansür düşünüp, tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallıyor. Buna siyaset icabıdır diyelim. Zaten buna medya da kanmaz; zira bilir ki siyasetçi medyasız, reklamsız yapamaz.
Haydi, bunu anladık. Peki sana ne oluyor hemşerim? Sade vatandaşım sana ne oluyor? Benim memurum, benim işçim, benim köylüm, gariban işsizim, esnafım, sanatkârım… Bayanlar ve baylar siz de mi? Siyaset goygoycularının ve sömürücü şebekelerin propagandasına aldanarak körükörüne medya düşmanı olup, bindiğiniz dalı kesmek akıl işi midir?
Dördüncü boyut şudur: Bir kısım halkımız din konusunda hem bir hayli bilgisiz olması, hem de saf ve temiz inançları dolayısıyla çabuk kanmaktadır. Bir kısım dindar vatandaş karşılarına çıkan cübbeli, asalı, sarıklı adamların hemen koşup ellerini öpmekte (hem de üç defa), onlardan bir nevi şefaat veya hayır dua ummaktadır. Veyahut aynı saflıkta vatandaşlar, sokak ortasında acayip hareketlerle zikir çekerek kendilerinden geçen uzun saç ve sakallı, garip kıyafetli bir grup görse, o onda ellerini açıp dua ettiklerini görülmektedir.
Daha meselenin birçok boyutu varsa da biz şimdilik burda keselim.
Hoşça kalın…

11 OCAK – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir