İMAMET (2)
İmam efendi niçin, namazı sünnettin en az mertebesine göre kıldırmalıdır? Şunun için; cemaat arasında ihtiyar, hasta, yorgun, yolcu, çocuk gibi tahammülü az kimseler bulunabilir. Onların durumunu gözetmesi gerekir.
Buhari’nin beyan ettiği bir hadiste Sahabe’den Hz. Muaz, bir gün yatsı namazında Bakara suresinden uzunca okumaya başladı. Cemaattan biri namazdan ayrılıp namaz kılmadı. Muaz, o adama “Ey filan, sen münafık mı oldun?” demiş. O adam da “Haşa ben münafık değilim, hele sabah olsun, bu yaptığını tartışırız” demiş.
Rivayete göre o filan kişi keyfiyeti Hz. Peygamber’e arzetti: “Ya Rasülallah, bütün gün işimizin başında didiniriz. Akşam olunca gelip namaz kılarız, sonra Muaz imam olup namazı uzattıkça uzatır” dedi. Resulallah o kimseyi haklı bularak, Muaz’a; “aleme kolaylık göstermen gerekir; kısa süreleri, uzun sürelerden de kısa bir veya birkaç ayet oku, cemaata zahmet verme!” buyurdular.
Bu türden şikâyetler başka imamlar içinde yapıldığında Hz. Peygamber (S.A.V.) onlara da aynı mealde uyarılarda bulunmuştur.
Cemaatle kılınan namazlarda cemaat, kalabalık olur da imam efendinin sesi geri saflarda duyulmayacak olursa cemaatan biri veya müezzin efendi tarafından tekbir alınıp, imam efendinin tekbirlerinin arka saflara duyurulması sağlanır. Ancak imam efendinin sesi duyulurken arkadan cemaatten biri veya müezzin efendi tarafından keyfi tekbir almak doğru değildir. (Mekruhtur). Mikrofon icat edilmeden önce bu iş böyleydi. Şimdileyin mikrofon ve hoparlör gibi ses yayın cihazları, selatin camilerinden tutun en küçük mescidlere kadar tam teşekkül mevcuttur.
Peygamber devrinden beri uygulana gelmiş ve doğruluğu kesin olan usule göre; cemaat namazlarında keyfi olarak tekbir alınması dahi mekruh sayılmıştır. Bundan maksat şudur: Namazdaki huşu ve huzur bozulmasın.
Peki bugün biz ne yapıyoruz? Huşu ve huzur havasına ne derece özen gösteriyoruz? Bunu da isterseniz yarın konuşalım.
Hoşça kalın…
8 MAYIS – TOKAT GAZETESİ