İPEKBÖCEĞİ KOZASINDAN ÇIKABİLMEK (2)
İpekböceği larvası gibi kendi üzerine koza törenlere bilmem ki ne demeli… Aslında ipek böceğinin koza örmesi doğal bir olgudur; kozası içinde orginleşen böcek, nihayet kozayı delip çıkar dışarı. Dış dünyaya açılır.
Çevresine yapay bir koza örüp kendini dış aleme kapatan insan öyle mi ya?. Tek tek bunu yapan, bir süre başını dinlemek, enerji toplamak filan gibi bir gaye gütmüşse ne ala… Yok şayet, birtakım güdümlemelere gözü kapalı tabi olmuş veya güdücülerin tuzaklarına körükörüne düşmüşse işin rengi değişir. Çünkü başlangıçtaki gönüllü veya zoraki güdülenme hali, gitgide erginleşip tutsaklık haline dönüşür. Yapay koza tamamlanmıştır.
İpekböceğinin kozası kendi doğasına uygundu ve doğruydu; insanın kozası ise kendi doğasına aykırı..
Başlangıçta insan için biçimlenmiş bir doğal koza vardı ve doğumla kozadan çıkmıştı. Onun için artık yeni bir olgunlaşma, gerçek bir erginleşme dönemi başlamış oluyordu. Bir çağa kadar korunarak, sonrası kendi ayakları üzerine basarak yeryüzü ve gökyüzünü keşfedecekti. Bireysel ve toplumsal anlamda tabiatın ve kâinatın sırlarını çözecekti. Bunun birincil önemde ki bir koşulu ise özgür olabilmekti.
Bireysel ve toplumsal anlamda özgür olabilmek ise, sanıldığından çok daha zordu. Birçok şeyi sorgulamak, irdelemek, öğrenmek ve bilmek gerekiyordu. Önce kendini bilmek, en başta gelen şeydi. Bazen zinciri kırmak bile yetmezdi. Hedefe giden koşu yolunuzda, daha nice engeller ve tuzaklar diziliydi. Öyle ki bunların bazıları size haz veren cinstendi. Vardığınız ara menzilleri gerçek hedef sanıyordunuz. Kendinizi kurtarmış veya arzunuza kavuşmuştunuz, oh ne güzel…
Oysa ki biz istemesek de çevremize ne kozalar örüldüğünü bir bilseydik…
Bir bilseydik uğraşmanın ve çalışmanın onarımını..
Bir bilseydik hissetmenin ve sevmenin kendisini
Bir bilseydik gerçek bilgiye ulaşmanın gücünü..
Bir bilseydik varlığın ve varoluşun hikmetini..
Bir bilseydik..
Devamı yarın. Hoşça kalın…
28 ŞUBAT – TOKAT GAZETESİ