KARAGÖZ OYUNU
Karagöz Oyunu, Türk temaşa sanatının bellibaşlı türlerinden biridir.
KARAGÖZ, Karagöz oyununun baş kişisidir. KARAGÖZ OYUNU, deri veya mukavvadan kesilerek hareket edebilecek şekilde birleştirilmiş insan şekillerini perde üzerine yansıtarak oynatılan oyundur, hayal oyunudur. Oyuna adını veren Karagöz, nasıl bir kişidir? Düşüncesi, aklı, fikri, ahlakı, huyu, suyu nasıldır?
KARAGÖZ, halkın ahlak anlayışı ve sağduyusunun temsilcisidir. Özü sözü birdir. Gerçekçi, tok sözlü ve tok gözlüdür. Başında ışkırlak denilen bir başlık, üstünde salta, dizlik, belinde kuşak, ayağında kırmızı yemeni bulunur. Yuvarlak yüzü, değirmi top sakalı, kocaman gözleriyle sevimli bir tiptir. Çeşitli söylentilere göre Karagöz yaşamış gerçek bir kişidir.
Karagöz oyunu Türkiye’ye nereden ve ne zaman girdi? Oyunun Türkiye’ye gelişi konusunda bazı araştırmacılar, Karagöz’ün Orta Asya ve Selçuk Türkleri arasında da bilindiğini, ileri sürerler. Sağlam kanıtlara göre Karagöz oyunu, 1517’de Mısır’ı alan Yavuz Selim’in Türkiye’ye getirildiği Mısırlı sanatçılarla gelmiştir. Bu tarihten sonra Türk sanatçıların yaratıcı gücüyle geliştirildi ve başka ülkelere de Türkiye’den gitti. Karagöz’ün gelişmesi 17. yy’dan sonra oldu. Oyunun konu ve kişileri belirli bir olgunluğa vardı. Gölge Oyunu da denilen Karagöz, gerçekte tek sanatçının hüneridir. Seyircilerin önüne konular gergin (hayal perdesi) arkasında yağ kandili veya mum ışığı ile deve derisinden kesilmiş, şeffaflaştırılmış ve renkli boyanmış tasvirler (görüntüler), bunlarla dikey açı yapan sopalar yardımıyla hareket ettirilir. Karagözcü, hem sopalarla bu görüntüleri hareket ettirir, hem de sesini ve şivesini değiştirerek her bir oyun kişisini kendine özgü biçiminde konuşturur. Oyunun konusu, temsil sırasında doğmaca olarak geliştirilir.
KARAGÖZ bir güldürü türüdür. Karagöz oyunun da ikinci önemli kişi HACİVAT’tır. Hacivat, Karagöz’ün tam zıttı bir tiptir. Herkesin huyuna göre konuşan, yüze gülücü, içten pazarlıklı, arabulucu bir karakteri vardır. Öğüt verir, yol gösterir. Bilgiçlik taslar, sözünü örtülü, dolambaçlı söylemede ustadır. Karagöz onun bu sözlerini bu dolambaçlığından ötürü anlayamaz. Karagöz gibi Hacivat’ın da yaşamış bir kişi olduğuna dair çeşitli rivayet edilir.
20. yüzyıl başlarına kadar yaşattığımız Karagöz oyunu giderek ihmal edildi. Maalesef bir kültür politikası çerçevesinde destek görmedi. Bugün koca Türkiye’de 3-5 tane Karagözcü usta ya kaldı, ya kalmadı. Oysaki milli kültürümüzün ve tiyatromuzun renkli motiflerinden biri olan Karagöz’ü bir kültür mirası olarak koruma altına almalı ve yaşatmalıyız. Bizim sahip çıkmadığımız Karagöz’e yıllardır Yunanlılar sahip çıkmış ve geliştirmiştir. Yarın bir gün “Türkler, Karagöz’ü bizden almış” derlerse hiç şaşmayalım.
İşte Karagöz’ümüzün göz göre göre silinip gitmesine gönlü razı olmayan Tokat Çevre Koruma Derneği NÖBETÇİ TİYATRO Yönetmeni Kemal Atangür ve arkadaşları M.Kamil Yavuz, Turan Karagöz ve Ufuk Ertekin, gayretli bir ekip çalışmasıyla Karagöz’ü Tokat’ta, geçmişin karanlık dehlizinden gün ışığına çıkartmayı başardılar. Bu başarı, mütevazı bir derneğin çatısı altında inançlı ve özverili bir çalışmanın eseridir.
EROZYON ağırlıklı çevre konusunun işlendiği oyun, İlkokullarımızda gösterilmeye başlanmış ve çok beğenilmiştir. Oyun, Karagöz’ün işlevine uygun olarak hem eğlendirici, hem de ders verici niteliktedir. Üstün tiyatro yetenekleriyle Karagöz Oyunu’nu Tokat’a ihya etmeyi başaran Kemal Atangür ve arkadaşlarını, bu köşeden de canı-ı gönülden tebrik eder, daim olmasını dileriz.
Hoşça kalın…
15 OCAK – TOKAT GAZETESİ