KENTSEL DÜŞÜNCELER (4)
Ana caddede yoğunlaşan trafik gürültüsüne, bilhassa sonbaharın girmesiyle sokak aralarında odun biçme hızarları ve bulgur çekme makinelerinin çıkardığı gürültü eklenirken, hoparlörlü işportacıların sesleri karışmakta; bunlara yerli yersiz çalınan klaksonlar, düğün alayı ve parti mitingi konvoylarına katılan arabaların sürekli basılan kornaları, bütün bu gürültüyü bastırmak istercesine biraz daha yüksek perdeden açılan minare hoparlörleri ve ölü salaları, açık hava düğünlerinin gürültülü cümbüşü, bu düğünlerde magandaların sıktığı silahların patırtıları katışmakta ise;
Oysaki 5 HAZİRAN 1972 tarihinden beri tüm insanlığın ve ülkelerin ortak değer yargısı olan çevreci anlayışta gürültüye yer olmadığı, bu nedenle ‘gürültü ile mücadele’ yasaları yürürlüğe girmiş bulunduğuna ve bu yasalara herkesin uyması zorunlu olduğuna göre; azalmak şöyle dursun, şehirlerimizde gitgide şiddeti artan gürültünün sağlığa zararlı sonuçları üzerinde düşünülmüyorsa;
Şehrin cadde ve sokaklarındaki birikmiş çöpler toplansa ve her taraf süpürülüp temizlense de, aradan geçecek birkaç saat sonra, sanki hiç temizlik yapılmamış gibi her tarafın çöplüğe dönmesi karşısında son derece şaşırmakla beraber, sorunun çözümü için ciddi önlemlerin ne zaman alınacağı ve çoğunlukla halkın etrafı çöplüğe çevirme gibi bir alışkanlıktan nasıl vazgeçeceği bilinmiyorsa;
Günümüzün en büyük ve en önde yükselen değerleri kabul edilen ‘temizlik’ (çevre kirlenmesinin önlenmesi), doğal kaynakların, tarihsel ve kültürel mirasın korunması, ‘kent ekolojisi’ kavramının şehir imar palanlarına yansıtılması, ‘gelişen teknoloji’ ile ‘çevre koruma’ kaygısının uyum içinde olması gibi çevresel değer yargıları henüz ne vatandaşlar ne de Belediyeler ve diğer resmi makamlarca yeterince umursanmıyorsa;
………………………….
Devam edecek. Hoşça kalın…
12 AĞUSTOS TOKAT GAZETESİ