KISSADAN HİSSELER
BATAN GEMİNİN KAPTANI
Bir gemi batma tehlikesi geçiriyor. Cankurtaran sandalları denize indirilmiş, yolcular ve tayfalar gemiyi terkediyor. Geminin kaptanı ise, kamarasına çekilmiş dua ediyor, gemisini kurtarması için el açmış Allah’a yalvarıyor. Gemide kaptandan başka kimse kalmamış. Bu arada sağdan soldan başka gemiler geçiyor. Kaptan dua etmekten başka bir iş yapmıyor. Ve nihayet koca gemi kaptanıyla birlikte sulara gömülüyor.
Kaptan hala dua etmekle beraber, Allah’a da, kendisine yardım göndermedi diye biraz sitem eder etmez, bir Melek kamaranın kapısını tıklatıp içeriye girmiş ve;
“_Behey salak” demiş; O gemileri kim gönderdi?!”
KISSADAN HİSSE: Dua etmeyi, el açıp, adeta hazıra konmak istercesine herşeyi Allah’tan istemek ve beklemekten ibaret zannedenler gaflet içindedir. Dua ve zikir, Allah’ın adını ve sıfatlarını biteviye sayıp dökmek de değildir. O’nun buna ihtiyacı da yok zaten. Bakmasını ve görmesini bilen veya bilmeyenler için herşey tıpkı dua gibidir. Tembellik de duadır, çalışkanlık da. Tedbir almak da duadır, almamak da.
Eğer kıssadaki Kaptan, gemisi batma tehlikesi içindeyken kamarasına çekilip habire dua okumak yerine, son ana kadar, “gemimi kurtarmak için başka ne yapabilirim?” diyerek çalışsaydı o sağından solundan geçen gemileri görüp onlardan yardım isteyecek, belki de gemisini kurtaracaktı. Yani yine de dua etmiş, hem bu kez müsbet manada dua etmiş olacaktı.
Erenler’den biri camiye gitmiş. Namazın sonunda herkes el açıp dua etmeye başlamış. Baba erenlerin yanındaki kişi Allah’tan boyuna istiyormuş; “Dünyada güzel bir hatun isterim”, “Bir kese altın isterim”, “Ahiret’te hesabımı kolay dilerim” “Cennet-i alada köşk isterim”. Ve daha birçok şey isterken, bunları işiten Baba erenler, nihayet daha fazla da dayanamayıp “Sen beni günde beş vakit seni taciz eden kullarından eyleme ya Rabbim!” diye dua etmiş.
Hoşça kalın…
17 TEMMUZ – TOKAT GAZETESİ