KISSADAN HİSSELER
Ekmeğim Olsaydı
Birisi, “Peygamberim, bütün peygamberden üstünüm” diyordu.
Boynunu bağlayıp padişaha götürdüler; dediler ki: ‘Bu kişi, ben Tanrı elçisiyim demekte.’
Halk, bu ne hiledir, bu ne saçma ve kötü şey diye çekirge ve karınca gibi başına üşüşmüş.
Eğer bu, yokluk aleminden elçi olarak gelmişse diyorlar, biz hep peygamberiz, hep yüceyiz.
Biz de oradan garip olarak geldik, neden bu peygamberlik sana mahsus olsun?
Peygamberlik davasına kalkışan hakkında padişaha, ona işkence ettir de bir daha bu çeşit söz söylemesin dediler.
Padişah, onu pek bitkin, pek zayıf gördü. Bedeni adeta cama dönmüştü.
Halkı, onun başından dağıttı. Padişah iyi bir adamdı. Ona bir yer oturttu, yerini yurdunu sordu. Neyle geçinirsin, nereye sığınırsın dedi.
Adam dedi ki: ‘Ne bir evim var, ne bir benimle düşüp kalkan. Hiç ayın yerde evi olur mu?’
Padişah, latife ederek dedi ki: “Ne yedin, kuşluk öğünü olarak neyin var. Sabahleyin ne yedin ki böyle sarhoş bir hale gelmiş, atıp tutuyor, esip savunuyorsun?”
Adam: “Kuru, yaş, ekmeğim olsaydı peygamberlik davasına kalkışır mıydım hiç? Bu kalabalığa peygamberlik etmek, dağda kalp aramaya benzer” dedi.
Kıssadan Hisse
Zamane peygamberleri, hiç de hikâyedeki garip dervişe benzemiyor. Değil bir öğün yiyeceğe muhtaç olmak; yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında.
Saray gibi evleri, kasalar dolusu altınları, altların da ise son model BMW’leri. Mercedes’leri var. Çevrelerinde toplanmış veya arkalarına takılmış bir sürü insan, değil onları padişaha teslim etmek, padişaha karşı korur olmuşlardır…
Bu işde bir gariplik, bir terslik vardı ama, neydi?..
………………..
Hoşça kalın…
1 ŞUBAT – TOKAT GAZETESİ