KORUMA ALANLARI VE SİYASET
“Koruma alanları, kişisel çıkarlar için siyasete kurban edilmek isteniyor.”
KORUMA ALANLARI’nı özetle tanımlarsak; doğal, tarihsel ve kültürel yönüyle zenginlik ifade eden yöreler demektir. Gerek “Doğal Koruma Alanları”, gerekse “Özel Çevre Koruma Bölgeleri’, BAKANLAR KURULU’nca tespit ve ilan edilir. ‘Milli Parklar’ın tespit ve ilanı ise kanunla düzenlenir.
‘KORUMA ALANLARI’nın biyolojik ve ekolojik dengelerinin bozulmaması ve doğal bitki örtülerinin korunması maksadıyla kamusal örgütler devreye sokulmuştur.
“ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI” ve “MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ”, bu doğrultuda görev üstlenmiş iki önemli kuruluştur.
‘Doğa’nın hepimiz için öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincindeyiz. Doğanın korunmasını hem kendimiz için, hem de gelecek nesiller için istemekteyiz.
Bir ülkenin sanayileşmesi, şehirleşmesi ve tarımda modernleşmesi sürerken, yaşayan ve gelecek nesillerin hayatı ve mutluluğu için “çevrenin koruması” esas kabul edilmiştir. Başka bir deyişle, “kalkınma hamlesi” ile “çevre koruma” nın dengeli bir şekilde geliştirilmesi gereklidir.
Gel gör ki, yurdumuzdaki bazı çevresel olaylar, genellikle mutabık olduğumuz esaslara zıt bir görüntü vermektedir. Zaman zaman, Akdeniz ve Ege kıyılarının talan edildiğine veya koruma alanlarının yağmasına göz yumulduğuna ilişkin haberleri üzüntüyle izlemekteyiz.
Son olarak, birkaç gün önce, 21 sivil toplum kuruluşunun basına yansıyan bildirisi, ülkemiz siyaset kurumunun çevre koruma işinde sınıfta kaldığının acı bir ifadesidir. DOĞU AKDENİZ ÇEVRE GRUBU (DAÇE) bünyesindeki 17 kuruluş ile ARKADAŞ ÇEVRE GRUBU, MENDERES HAVZASI ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ, TAŞUCU EĞİTİM ve DOĞAL HAYATI KORUMA VAKFI ve GÖKSU VAKFI’nın
müşterek bildirisiyle Orman Bakanı, doğal kaynaklarımıza sahip çıkmak gibi yüce bir görevin hakkıyla yerine getirilebilmesi için göreve çağrılmaktadır.
Söz konusu bildiriden aldığımız şu bölüm, çok şeyi açıklamıyor mu: “Yasalarla koruma altına alınmış, uluslararası sözleşmeler ile de yükümlülüğümüzün belirlenmiş olduğu alanların korunması için ciddi hiçbir önlem alınmazken çocuklarımızın geleceği, üç-beş tane rantçının masasına meze edilmektedir. Koruma altındaki alanlar, büyük rant vurguncularının rüyalarını süslemektedir. Bu kadar yoğun siyasi baskı altında bürokrasinin görevini yapması son derece güçtür.”
Bugün bilmekteyiz ki, doğa ve çevre bakımından yurdumuz, hatta tüm dünya bir bütündür. İNSANLIK, doğanın korunmasını hem kendisi, hem de gelecek nesli için istemektedir. Söz konusu bildiriyi yayınlayanlar gibi, örgütlü veya bireysel tüm duyarlı hareketlerin, doğamızın gerektiği gibi korunması ve akılcı kullanılması yönünde siyaset kurumuna ve hükümetlere baskı yapmasından daha etkili bir yöntem şu anda ufukta gözükmüyor.
Hoşça kalın…
……………………………………………..
DÜZELTME: 1Dünkü “HEM YASAK, HEM DEĞİL” başlıklı yazımızın birinci, paragrafında; “PETROKOK, kanserojen etkisi nedeniyle ısınma amaçlı kullanımı yasal olan madde” cümlesindeki ‘yasal’ kelimesini ‘yasak’ olarak;
2Sondan bir önceki paragrafta geçen ‘Üstelik konan yasağın bir yatırımı, yani cezası olduğu halde,’ cümlesindeki ‘yatırımı’ kelimesini ‘yaptırımı’ olarak;
Düzeltir, dizim yanlışından dolayı özür dileriz.
C.Y
14 MAYIS TOKAT GAZETESİ