MİLLET İRADESİ (2)
Evet, dün son olarak ne demiştik? REFAHYOL Hükümeti’nin istifa etmesi, sadece koalisyon protokolunu işletmek babundan, dönüşümlü başkanlığın 2 yıl süre dolmadan 11 aylık bir süre sonunda devredilmesi hususuna dayanmıyordu. Ülkenin yığın yığın meselesi çözüm bekliyordu. Ülkemizin eğitiminden sağlığa, işsizlikten enflasyona, borç atağından yüksek faizlere; 14 yıldır süren terör belasından Kıbrıs meselesine, iç politikadan dış politikaya uzanan yığınla sorun vardı.
Bütün bu dev sorunlar ortada iken, bunlara çözüm bulacağız diye halka birbir vaadde bulunarak Milletvekili olup, ardından bakan, başbakan, koalisyon, hükümet vb. yetkililerle donandıktan sonra artık sadece çalışmak, iş üretmek, sorun çözmek varken; bunları bırakıp, daha doğrusu bunları halka unutturacak şeklide birtakım politikaları gündeme getirip, asıl işten kaytarmak var mıydı?
Her Allah’ın günü muhalefete ve medyaya yerli yersiz çatarak, sanki fevkalede iş yapıyor veya yapacak ama onlar buna mani oluyormuş gibi roller oynamak var mıydı?
Sonra, demokrasimizin aksayan yönlerini gelişmiş demokrasileri kıyasen düzeltmek, yerel demokratik kurumları güçlendirmek, katlı merkeziyetçi yapıdan mahalli yönetim ilkesine ağırlık veren bir yapıya yavaş yavaş geçmek; antidemokratik yasaları ve uygulamaları demokratikleştirmek, çağa ayak uydurmak için bürokraside, yargı sisteminde, sağlık ve eğitim sistemlerinde gereken reformları yapmak, Nuh Nebi’den kalma kanun ve kanun maddelerini değiştirmek, bir hukuk ve sosyal devlet olmanın gereğini düşünmek, Laik sistemi özenle korumak, millete malolmuş, milletçe benimsenmiş büyük Türk inkılabını ve Atatürkçü ilkeleri sulandırmadan yaşatmak varken; çıkmaz yollara sapmanın bir alemi varmıydı?
Yoktu, yoktu ama; işten kaytarmak, şov yapmak, rol kesmek, yolun çıkmazlığını düşünmemek kolaycılıktı, beleşçilikti, günü gün etmekti. Birde üstelik işi pişkinliğe vurup muhalefeti, medyayı, şunu, bunu suçlayıp “Bakın işte, biz ne büyük işler başaracaktık ama onlar rahat vermiyor!” onun için istemesek de geldiğimiz noktada, “yıpranma sürecine girmişken niye gelecek seçimi tehlikeye sokayım, önce biz kendimizi bir garantiye alalım” diyen daha büyük bir seçim şansı hesabıyla erken seçim kararı almak, bizim kurt politikacıların (iktidarda bile olsalar) başvurdukları bir yöntemdi zaten. Çünkü onlar için “Millet iradesi”, “Halkın hakemliği” herşeyin üstündeydi, “Vatandaş”, “Seçmen” başlarının tacıydı.
Bitmedi, devam edeceğiz. Hoşça kalın…
29 HAZİRAN – TOKAT GAZETESİ