SAĞDUYUNUN SESİ
“Adana Müftüsü İsmet Selim, ADANA-CEYHAN ve çevresinde etkili olan ve son verilere göre 144 kişinin ölümüne, 1000’den fazla kişinin yaralanmasına ve yüzlerce bina, ev ve apartmanın yıkılmasına sebep olan depremin ‘kader’ diye değerlendirilemeyeceğini söyledi.”
Müftü İsmet SELİM’in basına yansıyan demecinde başka şu bilgi ve önerileri yer alıyordu: “Aralarında yeni, eski ve ulu camilerin de bulunduğu 102 camide çeşitli düzeylerde hasar meydana gelmiştir. Camilerden bir ölümü hizmet veremez durumdadır. Müftülük hizmet binasında hasar büyüktür. Uzmanların raporlarına göre hareket edeceğiz.”
Ve devam etmiş Müftü SELİM:
“Olay (kader) olarak değerlendirilmesin. Akıl çerçevesinde değerlendirilmelidir. Her an tedbirli olunmalıdır. Bilim adamlarının açıklamaları ve uzmanların hazırladıkları raporlar doğrultusunda hareket edilmelidir.”
İşte soyadı gibi akl-ı selim sahibi bir müftü!
Müftü SELİM, dinimizin hurafeci ve istismarcıların elinde kaldığı bir zamanda sağduyunun sesi olmuştur. Hemen her olaya hurafeci-dinci bir görüşle bakan bazı odaklar, maalesef son Adana-Ceyhan depremini de istismar etmekten geri kalmadılar.
Meğerse Adana depremi olsun, daha önceki Bartın-Zonguldak-Karabük sel afeti olsun, İstanbul Üniversitesi’ndeki başörtülü bacılarımızın arş-ı alayı titreten feryatları dolayısıyla Allah’ın bir gazabı imiş!
Sen aklımızı koru ya Rabbim!
Depremlerin oluş nedenleri belli. Bütün doğal afetlerin oluş nedenleri belli. Ateş küre-taş küre… yer kabuğundaki kırıklar… Magma tabakasının basıncı vs. Her ülkenin, her bölgenin deprem haritaları çıkartılmış. Nerede kaç şiddetinde deprem olacağı da biliniyor. O halde ne yapmak gerekiyor? Adana Müftüsü’nün dediği gibi “Her an tedbirli olmak!”. Evlerini, binalarını, yollarını, köprülerini, her türlü alt yapıyı deprem tekniğine göre yapacaksın!
Çirkin bir siyasetin malzemesi haline getirilmiş bir takım tepkileri, her an her yerde olabilecek afetlerle irtibatlandırıp, ‘-İşte Allah, mazlumun ahını bırakmadı, gazabını gösterdi!’ demek, hangi aklın ve hangi nasipsiz düşüncelerin ürünüdür? İnanın, insan ne diyeceğini, ne yazacağını şaşırıyor…
Bir an için farz edin ki Allah, Üniversiteye başörtülü diye alınmayan kızların feryadını duydu ve onlara baskı yapanlara gazap etmek istedi? Peki, o ilahi gazap, haşa hedef mi şaşıyor da ta Bartın, Karabük, Adana ve Ceyhan’daki gariban insanları yakalıyor?!! Bu afetzede insanların İstanbul’daki başörtülü kızlarla ne ilgisi var?
İlahi gazabın başörtüsü, tesettür vb. şeylerle bir bağlantısı olsaydı, herhalde, Afganistan’da bir ay kadar önce meydana gelen, kasabaları, köyleri yerle bir edip binlerce insanı telef eden depremin olmaması gerekirdi. Çünkü Afganistan’da hüküm süren şeriatçı Taliban rejimi, çarşafa girmeyen, yüzüne peçe takmayan, yanında eşi veya yakın akrabası bir erkek olmadan sokağa çıkan kadın ve kızları şiddetle cezalandırıyor. Bu konuda Taliban’ın son marifeti şu oldu: Evlerin damlarına çıkıp uçurtma uçuran erkek çocuklar, ola ki peçesiz bir kadın görürler diye, ülkede uçurtma uçurmayı bile yasakladı!..
İslamiyeti köhne ve gerici emellerine alet eden Taliban sağlam bir sarayda oturduğu için depremden zarar görmüyor, ama ne hikmetse bu zalimin sefalete ve köleliğe sürüklediği gariban insanlar helak oluyor!?.
Ne diyelim, Allah bizleri her türlü felaketten ve aramızda dolaşan Talibancı kafaların şerrinden emin eylesin…
Hoşça kalın…
4 TEMMUZ TOKAT GAZETESİ