ŞAHİN KAÇAKÇILIĞI
Biz kendi yurdumuza, yöremize, ağacımıza, ormanımıza, taşımıza, toprağımıza doğru-dürüst sahip çıkabiliyor muyuz? Geçmişten kalan kültürel ve tarihsel mirasın bilincinde miyiz? Bu soruları zaman zaman birey ve toplum olarak kendimize yöneltip, gereğini nasıl yaparız diye düşünüyor muyuz?
Saydığımız değerlere sahip çıkmıyor, onları korumuyor ve işin gereğini yapmıyorsak; kendi öz yurdumuzda adeta yabancı gibi oturuyorsak yabancıların gelip birtakım doğal ve tarihsel değerlerimizi çalıp götürmesine de fazla bir şey yapamayız. Onlar malı götürür, biz de ancak seyirci kalırız. Gerçi son yıllarda, önce sivil toplum olarak, sonra devlet olarak ÇEVRE KORUMA konusunda bazı kıpırdanışlar yok değil. Ama yetmiyor.
Buna bir örnek verelim. Yırtıcı kuşlar ailesinden ŞAHİN, nesil gitgide azalan kıymetli bir kuştur. Şahinin anavatanı birinci derecede ANADOLU’dur. Nesli azaldığı için avlanması yasak edilmiştir. Bu yasak ne kadar geçerlidir? İşte burası meçhul! Ülkemizde maalesef yıllardan, beri süregelen kaçakçılığı yapıldığı bilinmektedir.
Doğa ve turizm dergisi Atlas’ın son sayısında çıkan “Şahin kaçakçılığı” raporuna göre, çoğu Suriye uyruklu kaçakçılar, ülkemizde tuzaklar kurarak yakaladıkları şahinleri Suriye’ye kaçırıyorlar. Kaçırdıkları şahinleri eğittikten sonra zengin Arap Şeyhlerine 20-25 milyar bedelle sattıkları tespit edilmiştir. Şahin avcıları ülkemizde yakalansa bile az bir para cezası ödeyip serbest bırakılıyorlar. Görüyorsunuz eloğlu gelip doğal zenginliğimizi nasıl da talan ediyor ve sırtımızdan volesini vuruyor!
Hoşça kalın…
9 NİSAN – TOKAT GAZETESİ