SU HAYATTIR – Ticarîleştirilemez!
Bugün ülkemizin öylesine önemli, hattâ yaşamsal bir sorunu var ki; maalesef sanal gündemler arasında kaynayıp gidiyor. Ne imiş bu sorun derseniz? Güdümlü medyada hiç yer bulamayan, merkez medyada pek az gündeme çıkan, Millîci-ulusalcı medyada ise dikkat çekici bir şekilde yer alan bu soruna tek kelimeyle ‘HES’ diyoruz
. ‘HES’ nedir? Yani bu ‘HES’ in açılımı ne imiş: Hidro Elektrik Santralı. Peki HES, adı üstünde elektrik üreten tesis olduğuna göre nasıl sorun olabilir ki? Elbette sorun, elektrik üretimi olamaz.
Ancaaak, ne zaman ki ‘HES’ yapıyoruz bahanesiyle akarsularımız, TÜRKİYE’de ne kadar ırmak, dere, çay varsa hepsi; yasal kılıf bulunsa da Anayasa’ya uygunluğu kuşkulu ihalelerle birtakım özel şirketlerin tasarrufu altına girmekte ise; yani, aslında halka/kamuya ait olan ve kamu adına Devletçe ve Belediyelerce tasarruf edilen suların, ‘özelleştirme’ furyasına katılarak, kâr amaçlı metalaştırılması ve ticarîleştirilmesi sözkonusu ise, işte o zaman ‘HES’ sorun, hem de büyük sorun olur.
Bundan iki-üç hafta önce, ANTALYA-Korkuteli ilçesi Sülekler Köyü halkı, tek geçim kaynakları meyve bahçelerini sulayan dere üzerinde yapılan ‘HES’ uygulamasına karşı seslerini yükseltiyor, en doğal hakları olan ‘sudan yararlanma hakkı’ndan mahrum kalma kaygısına düşüp ‘ne yapacağız, su olmazsa hayat biter, köyümüzü terk edip şehirde işsiz mi dolaşalım, 42 köyün su ihtiyacını bu dere karşılıyor’ diye feryat ediyordu. Ve ekliyordu Sülekler Köyü halkı: ‘ Burada kanımız akar, suyumuzu gene de vermeyiz; ölmek var, dönmek yok!’
Şu son bir-iki yıl içinde, ülkemizin birçok yöresinde benzer olaylar cereyan etmiş, yer yer de idare mahkemelerinden çiftçi/köylü lehine kararlar çıkmıştır.
‘HES olayı’ TOKAT’ta da bilindik bir konu. 25 Temmuz 2008 tarihli ‘TOKAT’ gazetesinin ‘GÜNDEM’ köşesinde çıkan ‘NİKSAR ve ERBAA ‘HES’ projesi ‘DOĞRU mu YANLIŞ mı?’ başlıklı yazımızın ilk paragrafı şöyle idi: ‘KELKİT ırmağı üzerinde HES projesi, NİKSAR ZİRAAT ODASI’nda tartışılmıştı. Çevre etkileşim değerlendirmesine ilişkin uzman açıklaması hiç de iç açıcı değildi. ‘HES projelerinin çevreye ve iklime zararları çok büyük. Irmağın debisini azaltabilir, kuraklığa sebep olabilir. Hatta, ‘bu proje uygulansın; NİKSAR ve ERBAA ovaları on yıl sonra yok olur’ iddiası bile dile getirilmişti.
İnanılır gibi değil ama, Ülkemizin tamamında tam 1600 HES projesi uygulanma aşamasındadır. Bu işlerin içinde kaç yerli şirket var, belli değil. Bunların arkasında hangi yabancı şirketler, hangi küresel su tekelleri var, belli değil. Bugün dünyada tatlı su kaynakları, petrolden değerli kabul ediliyor. Aslında ülkemiz su zengini değil, ancak kendine yetecek kadar su kaynaklarına sahiptir. Hal böyleyken, sularımızı kimler ve niçin kontrol altına alıp ticarîleştirmek istiyor??.
Bu çok önemli gündeme ileride tekrar dönmek üzere hoşça kalınız.
14 MAYIS TOKAT HABER GAZETESİ