TOKAT KAPALI CEZAEVİ’NDE BİR GÜN
Geçtiğimiz Cuma günü, Tokat Kapalı Cezaevinin bilinmeyen yönlerini izleme imkanını bulduk. O gün, cezaevinin bahçesinde tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımızla yan yana oturduk. Onların Türk Halk Müziği korosunu, solistlerini, bizzat onların oynadığı “Adalı Hüseyin” adlı 1 perdelik İbret verici tiyatroyu, onların bir ikilisinden ilginç parodileri ve sabırlı çileli gün ve gecelerinin ürünü el işlemeleri sergisini izledik.
O günkü programı bir sunuşla takdim eden Tokat Kapalı Cezaevi müdürü Mehmet Ceran’ı görev başında tanıdık ve o gün, Başsavcı Ünal Yalıncak’ın açış konuşmasını dinledik. Tokat’ta geçen iki yıllık görev süresinde Tokat Adliyesinin yönetsel ve sosyal işlerinde yenilikçiliğini ve cezaevinin donatımında yapıcı icraatını duyduğumuz Başsavcı Ünal Yalıncak, biraz sitemkâr konuştu.
Başsavcımız Ünal Yalıncak, davetlilerin hemen arka tarafında topluca oturan tutuklu ve hükümlüler göstererek. “Lütfen arkanıza dönün ve onlara bakın, onlar öcü değildir ve bizler gibi insandır” diyordu.
İşte onlar kendilerinin hazırladığı “Müzik ve Özel Eğlence Programı”nı davetlilerle birlikte izlerken, riske girilmiş, serbest bir mekanda, fırsat bu fırsat deyip kirişi kırabilecek olanların çıkabileceği endişesine de başta Başsavcı, kimse kapılmamıştı.
Eğitici, ıslah edici, hayata hazırlayıcı ve topluma kazandırıcı çalışmaların yoğun biçimde sürdürüldüğünü görmekle, onların adına sevindik. Halıcılık, basma-yazma işliklerini, modern temiz mutfağını, mescidini, okulunu, kütüphanesini, koğuşlarını, yemekhanesini, gezdik gördük. Evet, bu hapishane bir Hilton Oteli değildi, olması da beklenemezdi zaten. Ama öyle “zindan” tabir edilecek türden bir yer de değildi.
Cezaevinin Türk Halk Müziği korosuna sazıyla üstad Kemal B. Sarısözen de katılmıştı. Esasen Sarısözen, onlara da hocalık elini uzatmıştı. Tiyatroyu ve parodileri Erkan Kapıcıoğlu hazırlamıştı.
Tokat Kapalı Cezaevi, A,B,C, veya E tipi bir cezaevi değildi. Okuldan bozma, ahşap – kargir karışımı eski bir bina olarak, müdürünün deyişiyle “tipsiz” bir cezaeviydi. Ancak, bizim objektif görüşümüz şu ki, burası bir cezaevinden çok, bir mektep gibiydi. Dolayısıyla buraya “özel tip mektep- cezaevi” demek, herhalde daha doğru bir şey olurdu…
11 TEMMUZ – SESİMİZ GAZETESİ