By TOKAT’taki EFES: SULUSARAY (Sebastapolis) (1)
Bundan yaklaşık 2.5 yıl evvel ziyaret ettiğimiz SULUSARAY’la ilgili olarak gazetemiz TOKAT’ta yayın yapmıştık. “Unutulmuş Kent”, “Saklı Hazine”, “Uyuyan Güzel” gibi başlıklar altındaki makale ve haberlerle Sulusaray ilçemizin o günlerdeki durumunu yansıtmaya çalışmıştık.
SULUSARAY ilçesi merkezinin, üzerinde kurulduğu höyüğün Eski Tunç, Hitik, Phrig, Hellenistik Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet dönemlerini kapsayan beşbin yıllık bir tarih içinde sürekli bir yerleşim yeri olmasını önemsemek gerekir. Sulusaray, bu çok uzun tarih sürecinde bilhassa M.Ö. 1. Yüzyıl, Pontus kralı Mithridates Eupator’un Romalı komutan Pompeis’e yenilmesi sonucu, eski kent kalıntıları üzerinde SEBASTAPOLİS (Ejder kent) adıyla bir şehir kurulmuş olmasıyla öne çıkıyordu.
Elbette ki bundan iki bin yıl önce orada görkemli bir kentin kurulması, rastgele bir olgu olamaz. O tarihte Sulusaray, stratejik yolların kavşak noktasında, yanı başında şifalı sıcak su kaynakları ve etrafında verimli toprakların bulunduğu bir yerleşim yeri idi. Ancak zamanla geçirdiği tarihsel evreler ve önemli yol güzergâhının değişmesiyle kent, git gide küçülerek küçük bir köy halini almıştır.
Geçen yüzyıllar içinde olagelen tarihsel olaylar, depremler ve yakıp yıkmalara karşın varlığını sürdüren Sulusaray, 17 Haziran 1987’de Belediyelik, 1989’da da ilçe (Kaymakamlık) olarak yeniden yapılanmaya geçti. Yanıbaşında aynı şifalı su kaynağı, çevresinde ÇEKEREK SUYU’nun suladığı aynı verimli toprakları ve altında saklı hazinesi (antik kent) olan Sulusaray’ın küçük bir köy halinde kalması zaten beklenemezdi.
SULUSARAY 1987’de Belediye, 1989’da ilçe statüsüne geçmesinden sonra nasıl bir gelişim çizgisi göstermişti? Ve özellikle de antik kentin kurtarılması açısından ne yapılmış ve de ne yapılması gerekiyordu? Bunu da yarın anlatalım.
20 EYLÜL TOKAT GAZETESİ
