TOPÇAM SEFERİ ANILARI… (3)
Bir an, bu yurdun 100 yıl sonrasını düşünmenin, torunlarımızın çocuklarına çöl değil, yeşil bir Türkiye bırakmanın sorumluluğunu duymuş olmanın engin hazzını yaşadık. Tek, pembe düşler kurulsun da, umutlar tükenmesindi…. Düşlerimiz ılgaz Ormanı gibi muhteşemdi.
Ilgaz’ı bize hatırlatan Muammer Cankurt oldu. Orada hizmet vermişti. Ve orada bir kayak merkezi kurulmasına da önayak olmuştu. Bizi şimdi, bu kışta kıyamette Topçam’a mıknatıs gibi çeken şey de böyle bir düşünceden kaynaklanıyordu. 10- 15 gün önce Valimiz Recep Yazıcıoğlu, Topçam’ın doğal birer kayak pisti gibi uzayıp giden orman yollarında ilk kayak denemelerini kızıyla birlikte bizzat yapmıştı bile…
Topçam tepelerinin kuzey yönündeki yamaçları ve derin vadilere doğru inen sırtları yılın altı ayı sürekli karla kaplıydı. Kar kalınlığı yer yer 1 metreyi bulmaktaydı. Topçam’ın suyu meşhur, kendi meşhur, Gürlevik Düzlüğüyle tatlı meyilli yamaçlarıyla bölge çapında, hatta Türkiye çapında bir kayak merkezi, bir dağ turizmi ve kış sporları merkezi olması işten bile değildi.
Topçam, kışın kayak merkezi olmakla kalmaz ilkbahar ve yaz mevsimlerinde güzel bir mesire yeri olurdu. Billur gibi, buz gibi sularıyla bol oksijenli yayla ve orman havasıyla… Çamlı, kayınlı yeşillikleriyle..
Çağımız tekdüze yaşam biçimlerine pek iltifat etmiyordu. Çalışan insanın çevreye dışa dönük ve hatta özellikle hafta sonu tatilini dağın ve ormanın nimetlerini özümleyecek şekilde geçirebilmesi, çağdaş yaşam geleneği haline gelişmişti. Gelmişti ama, bizim toplum henüz böylesi bir çağdaşlıktan çok uzaktı, Akdeniz ve Ege sahillerinin turistik tesisleri, yaz tatili kampları, tatil köyleri, ancak yabancı turistlere, yerli, zengin bir azınlığa bürokrasinin bir kesimine yarıyordu. Uludağ Kayak Merkezinde çılgın gibi pers harcayan türedi bir zengin sosyetinin kendini tatmin ettiği bir uğrak yer haline gelmişti.
???
Biz böylesi düşüncelere dalarken, arabada süren söyleşimiz de bu düşünceler çevresinde dolaşırken, Camdere’yi, TRT ve PTT Radyo istasyonu. Sırçalı yol sapağını çoktan geçmiştik. Artık Orman İşletme’sinin Tekmezar denilen şantiyesine doğru yaklaşıyorduk. Şu anda rakım: 1550 metre. Ormanın da görüntüsü değişmişti. Kayalar ve çam ağaçları biraz daha gösterişli, biraz daha sık görünümdeydi. Kendimizi bir ağaç denizinde yüzüyor gibi hissettik.
18 OCAK – SESİMİZ GAZETESİ