TOPLUM, DEVLET VE POLİS (5)
Halkın ve kamunun müşterek otoriter gücünün bir simgesi olan POLİS, her türlü kötülüğe ve kötülere karşı, yalnızca iyi vatandaşların değil, tüm toplumun güvencesi sayılır. Peki, polis gücünü nereden alır? Anayasadan ve yasalardan. Onun için Polis, kanun adamıdır, görev ve eyleminde kanuna dayanır.
Polis, suçlu durumdaki sanıkları kanun namına gözaltına alır, denetlenecek yerlere kanun namına girer. Polisin bir kısım suçlar ve suçlularla ilişkin olarak takibat, hatta baskın yapması da yine kanun dairesinde olur.
İzinsiz, korsan yürüyüş, gösteri ve toplantılara polisin müdahale etmesi de bir kanun emridir. Bir yerde tabir caizse Polis, emir kuludur. Gayet tabii polis, kanun emrini yaparken temel haklarına ve hukuk ilkelerine riayet edecektir.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyup bir an düşünelim. Görevini yapmaktan başka hiçbir günahı olmayan, o görevini de bireylerin ve tüm toplumun esenlik ve güvenliği için yapan polise karşı taşlı sopalı saldırılar ne demek oluyor?
Polisin bir yerde aciz, görev yapamaz hallere düşürülmesi, bir bakıma vatandaşın bindiği dalı kesmesi anlamına gelmez mi? Bunun son örneğini birkaç gün önceki korsan gösteri ve yürüyüşlerde gördük. Taksim Meydanı’na çıkmak üzere toplanan kalabalığın yan sokaklara dağıtılması sonucunda bir polis ekibine, şiddet ve nefret dolu bir güruhun nasıl saldırdığını ekranlarda ibretle seyrettik. Orada bir başkomiser ve iki polis memuru linç tehlikesiyle yüz yüze geldiler. Taş yağmuru altında, bir elleriyle başlarını korumaya çalışırken öbür elleriyle de çekine çekine havaya birkaç el silah atabildiler. Anarşisi güruh, bir an geri çekilip tekrar hücuma geçti. Bu kez polis ekibi geri çekildi. Taşlı – sopalı anarşistler, polis otosunu ele geçirip tahrip ettiler. Buna dayanamayan başkomiser koşarak arabasının başına geldi ve içine girip, telsizle merkezden takviye kuvvet istedi. Takviye kuvvet gelince duruma hakim oldular.
O dehşet dolu dakikalarda acze düşen sadece birkaç polis değildi, belki bundan çok devletin temsili gücü ve manevi şahsiyeti idi. Böylesi bir olay, mesela Japonya’da, veya bir Avrupa ülkesinde olsaydı, ertesi gün İçişleri Bakanı istifa ederdi. Ve Hükümet toplanıp, geçen olayları ciddi bir şekilde değerlendirir, ona göre hareket ederdi. Tabii bunu yapabilmek de her babayiğidin harcı olmayıp yüksek bir sorumluluk duygusu ve onurlu bir davranış isterdi.
Şunu hiç unutmayalım:
POLİS yalnızca iyi, sade, normal, yasalara saygılı vatandaşların değil: tüm toplumun en kötüleri de dahil olmak üzere tüm bireylerin güvencesi, herkesin hiç unutmadık zaman ve yerde imdat! İsteyebileceği bir gücün adıdır. O taşlı sopalı, azdırılmış gençler de gün olur, polisin koruyucu kanatları altına sığınmak zorunda kalabilirler.
Hoşça kalın…..
24 MART – TOKAT GAZETESİ