TRUVA ATI
Bundan 3200 yıl önce, Bronz Çağı’nın en parlak devrinde, Çanakkale Boğazı kıyısı yakınındaki TRUVA denilen antik kentin surları önünde, efsanelere konu olan bir savaş yapılmıştı. Bu savaş, Çanakkale kıyılarına 2000 teknelik bir donanma ile çıkarma yapan kral Agamemnon komutasındaki Yunan birleşik güçleriyle Truva halkı arasında tam on yıl sürmüştü.
Sonunda ne oldu? On yıldır kuşattıkları fakat alamadıkları Truva şehrini zaptetmek için Yunanlılar hileye başvurdular; sözde geri çekilmeye kalktıkları sırada, tanrıça Athena’ya hediye sunar gibi görünerek, tahtadan yaptıkları devâsâ bir atı kale kapısına bıraktılar. Sinon adlı Yunan ajanı, “ Bu bize Tanrı’nın bir armağanı” diyerek, itirazlara rağmen, tahta atın şehir surları içerisine alınması gerektiğine Truva kralı Priamos’u inandırdı; at içeri alındı ve şehir halkı zafer sarhoşluğuyla eğlenceye daldı.
Gece bastırınca Yunanlı savaşçılar At’tan dışarı çıkarak şehrin kapılarını geri dönmüş olan yurttaşlarına açtı lar; şehri yakıp yıktılar. Truva halkından hayatta kalabilenler Kale’nin gizli geçidinden çıkarak Anadolu içlerine kaçtılar. Truva’nın hikâyesi kısaca böyle. Sıradan bir hikâye olmadığı kesin. Onu sıradışı yapan ve yüzyıllar geçse de belleklerde iz bırakan bir yanı var: TRUVA ATI. Meşhur ‘Kaleyi içten fethetmek’ deyimi de anılan hikâyeden kalmadır.
Peki, tarihsel süreçte, Truva’nın mutsuz yazgısından yeterince ders alınmış mıdır? Buna ‘evet’ diyebilmek pek olası değil. Çok uzaklara gitmeden, sadece son 150 yıllık zaman diliminde, dünyada ve ülkemizde olup bitenlere bilinçli bakmak sanırım yeterli olacaktır.
Tarihsel süreçte ve halen günümüzdeki ‘küresel politikalar’ bağlamında, açık düşmanlık ve fiilî saldırıların yanısıra, ‘dost’ ya da ‘stratejik müttefik’ ayaklarıyla, şekil değiştirmiş Truva atlarının işbirlikçileri de kullanarak nasıl sabırla ve özenle nerelere yerleştirildiğini ve birtakım projelere ve raporlara ve hatta insanların bilinçaltlarına nasıl sokulduğunu görmek için üstün bir zekâ gerekmiyor. TRUVA ATI ve Truva antikkentinin gizemli hikâyesi, yüzyıllar ötesinden dünyamıza ve ülkemize hâlâ bir şeyler anlatıyor…
6 OCAK TOKAT HABER GAZETESİ