TÜRK DÜNYASI VE NEVRUZ GELENEĞİ
Bayramlar köklerini grup hayatından alan kolektif bir olgu olarak, takvime bağlı günlerde topluluk tarafından paylaşılan ve gurup kimliğinin dışa vurduğu çok işlevli karmaşık yapılara sahip, davranış kalıplarını içeren kültürel formlardır.
Mart ayının gelmesiyle Türk dünyasında yine bir Türk coşkusu yaşanacaktır. Bu coşku, doğanın yeniden canlanması, hareketlenmesi, renklenmesi, hayat kazanmasıdır. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olarak gelişen Türk topluluklarının yeni yılı coşku ile kutlamaları kadar doğal bir şey yoktur. Çünkü yaşam doğaya bağlı olunca, doğa, hem ekonomik, hem de kutsal nitelikleri ile yaşamda birinci derecede önem kazanmaktadır. İşte Nevruzun bir bahar bayramı niteliğinde kutlanılmasını en eski Türk topluluklarının yaşamında yer aldığını tarihsel kayıtlardan öğreniyoruz. Nevruz bayramının Türk toplumunun hayatında önemli işlevlerinin olduğu da bilinmektedir. Bu işlevleri şöyle sıralayabiliriz.
– İnsanlar arasında karşılıklı sevgiyi ve saygıyı pekiştirme
-Birlik ve beraberliğin, birlikte yaşama isteğinin güçlenmesi, dayanışmayı sağlama
– İnsanlar arasındaki dargınlıkları unutturma, kardeşçe kucaklaştırma
– Bolluk bereketin simgesi
– Barış ortamının evrensel boyutta geliştirilmesi gibi birçok alanda Nevruzun yararlılıklarını kavrayabiliriz. Bu kadar geniş bir alanda ve coğrafyada cereyan eden Nevruzun elbette derin köklerinin olması kaçınılmazdır.
Türklere bahar bayramı Türklerin en eski bayramıdır. Türkler aracılığıyla Asya ve Avrupa’ya yayılmıştır. Eski doğu geleneklerinin devamıdır. Çin kaynaklarından Hunların Milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart tarihinde hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bu gün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zaman da yer aldığı bilinmektedir. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır.
Sonuç olarak Nevruz, çeşitli kültür ortamlarında, farklı etnik guruplarda farklı bir içeriğe ve anlama sahip olmuştur. Kültürel yayılma olayı ile çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. En eski Türk kültür kalıplarından biri oluşu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır. Kuşkusuz etkinliği sürdüğü yörelerde tarihsel olarak farklı kültürlerden etkilenmeler, farklı anlamlar kazanmıştır. Ama yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze değin gelmiştir. İşte her yıl bu yeniliğin yaşanması, Türk insanı yaşama bağlamış, doğayla mücadele gücü vermiş, doğadan yaralanmayı sağlamıştır. Bu durum doğa sevgisini de beraberinde getirmiş, insanların doğayla ve birbirleriyle olumlu ilişkiler sürdürmesini sağlamıştır.
Bütün Türk toplumlarının ortak bir simgesi olarak Nevruzun ilelebet kutlanmasını temenni ederim.
Kaynakça: Türk Dünyası Dergisi yıl: 5 Sayı: 12, Prof. Dr. Mahmut Tezcan
22 NİSAN TOKAT GAZETESİ