TÜRK TİYATROSU
TÜRK TİYATROSU’nda son yıllarda yeni bir arayış göze çarpıyor. Tiyatromuzun geçmişteki değerlerini araştırmak üzere çalışmalar yapan bazı kurum, kuruluş ve kişilerin çabaları sevindirici bir gelişmedir. Tiyatroda köklere dönüş diyebileceğimiz bu gelişmeden umulan şey, hem eski gösteri sanatlarımızı canlandırmak, hem de bu sayede akademik tiyatro diye tanımlanan metinli sahne tiyatrosunu benimsetmektir.
Türk Tiyatro’nun köklerinde neler var? MEDDAH, KARAGÖZ, ORTAOYUNU ve TULUAT var. Bunlara, temaşa (seyir) sanatları adı verilmiştir.
MEDDAN; taklit, hikâye ve fıkralarla halkı eğlendiren sahne sanatçısıdır. Yaptığı işe de Meddahlık denir.
KARAGÖZ; Hayal oyununda halkın görüşünü, düşüncesini yansıtan kişidir. Gölge Oyunu Karagöz’e adını vermiş oyunun baş kişisidir.
ORTAOYUNU; bir olayı, seyircilerle çevrili yuvarlak bir alanda gösteren oyun türü.
TULUAT; yazılı bir metne dayanmadan, oyuncuların bir taslağa göre oynadıkları sahne oyunu.
Türkler, Anadolu’ya yerleşmeden önce, bazı kukla oyunu türlerini biliyorlardı. Bunun yanı sıra halk dansları ve birtakım ilkel taklit gösterileri de vardı. Anadolu’ya yerleştikten sonra burada daha önce yaşamış olanlarla kültürel ilişki kurdular. Bunun sonucu burada daha önce yaşamış olanlarla kültürel ilişki kurdular. Bunun sonucu olarak özellikle Anadolu Köylüsünün bugün de oynadığı bereket törenlerinin kalıntısı olan ve dünya tiyatrosunun en önemli kaynağı sayılan seyirlik oyunları geliştirdiler.
Şehirlerdeki halk da birtakım tiyatro gösterilerini ve türlerini yüzyıllar boyunca geliştirdi. Osmanlılarda çok ileri biçimde teşkilatlanmış olan esnaf, ordu, tekke ve zaviyeler ve sarayın bu gelişmeye büyük katkısı oldu. Özellikle sarayla ilgili gösterişli şenliklerde toplumun bütün kesimleri bir araya geliyor. Rönesans Avrupası’nın gösteri sanatı örneklerini hatırlatan yeni buluşlar geliştiriliyordu.
Seyirlik oyunlar arasında meddah, yalancı savaşlar, kukla, gölge oyunu, hokkabaz ve ortaoyunu belli başlılarıdır. Meddahlık, İslam ülkelerinde çok görülen bir türdür. Meddah geleneği, ele aldığı dini, destani, duygusal ve acıklı konulara da yer vermesi bakımından diğer seyirlik oyunlardan ayrılıyordu. Meddahlık, yüzyıllar boyunca han köşelerinden konaklara, kahvelerden saraylara kadar Türk halkını seyirlik oyun ihtiyacını en iyi karşılayan türlerden biri olmuştur.
KUKLA, Türkler’in Anadolu’ya gelmeden de bildikleri bir türdü. Orta Asya’da ipli kukla (çadır hayal) ve el kuklası (kol korçak) biliniyordu. Anadolu’da 19. yüzyıla kadar çeşitli kukla türleri geliştirildi: el kuklası, deve kuklalar, işkembe kuklası gibi. Kukla oyunu, 16. yüzyılda Türkiye’ye giren gölge oyunu KARAGÖZ kadar yaygınlaşamadı. KARAGÖZ oyunu, 17. yüzyılda kesin biçimini aldı. Karagöz’ün yanı sıra onun üslubunda, ancak canlı oyuncularla gösterilen dans, taklit, güldürü karışımı bir halk tiyatrosu geliştirildi; MEYDAN OYUNU. Kol oyunu, Zuhuri gibi adları da olan halk komedisi, belki KARAGÖZ’den de eski olmakla birlikte kesin biçimini ve ORTAOYUNU adını ancak 19. yüzyılda aldı.
ORTAOYUNCULAR, sahneli tiyatronun gelmesiyle bir yandan kendi geleneksel tiyatrolarını sürdürürken, öte yandan Batı Tiyatrosu’nun sahnesinden ve yöntemlerinden yararlanarak bir bileşim yapmayı denediler; böylece Cumhuriyet döneminin başlarına kadar süren TULUAT TİYATROSU Batı biçimindeki tiyatronun oyun dağarcığından yararlanan, ancak bunları tuluat yetenekleriyle geliştiren sanatçılar, bu yenilikte büyük başarı gösterdiler. Fakat az zamanda bu tür yozlaştı, ortaoyununun söz ustalığına dayanan gücünden uzaklaştı.
Batı örneğindeki Türk Tiyatrosu üç Döneme ayrılır: İlki 1839 Tanzimat Fermanı’ndan başlayarak 1908’de İkinci Meşrutiyet’e kadar süren TANZİMAT TİYATROSU, ikincisi de 1908’den Cumhuriyet’in ilanına kadar MEŞRUTİYET TİYATROSU, üçüncüsü de 1923’ten bugüne kadar CUMHURİYET TİYATROSU’dur.
Yarın, KARAGÖZ OYUNU, konusunu işlemek üzere hoşça kalın…
14 OCAK – TOKAT GAZETESİ